Dürüstlük pahalı bir mülktür, ucuz insanlardabulunmaz.(Mevlâna)
Ne yazık ki bu kavram sadece dillerde kalmış,yeterince uygulama safhasına erişememiştir. İnsanlık tarihi boyunca bu kavram,belki de tarihin akışı üzerinde oldukça önemli bir rol oynamıştır. Günümüzde deinsanlığın başlıca ihtiyaç duyduğu bu konu üzerinde, biraz düşünmekte yarar varsanırım.
Hepimizin dürüstlük anlayışları çok farklı. Bizler,sanki dürüstlüğü de bir sınıflamaya tabi tuttuk. Maddi açıdan şu kadar değerinüzerinde olursa, dürüstlükten bahsedemeyiz demeye başladık. Hâlbuki bir kuruş iletrilyon arasında hiçbir fark yok. Bizler, parasal değeri az olduğu zamanyaptığımız dürüst olmayan bir davranışı, gayet normal karşılıyoruz; en ufak birrahatsızlık hissetmiyoruz.
Bizler, dürüstlük kavramını genellikle maddi konularlasınırlandırıyoruz. Dürüstlük sadece maddi konularla ilgili değil, hayatın heralanında yer alır. Bunlardan biri: “Yalan “ olup oldukça sık başvurduğumuz biryöntemdir. Olduğundan farklı görünmek de, dürüstlükle bağdaşmaz. İçimiz başka,dışımız başka! Olduğumuzdan farklı görünmek için çok çaba sarf ediyoruz.Yüzümüze maske takmak, o denli sıradanlaştı, normalleşti, yaygınlaştı ki pekönemi kalmadı. Artık, tüm benliğimizle, bedenimizle bambaşka bir kişiliksergileyebiliyoruz. Hepimiz aynı durumda olduğumuzdan, sözlerimizin de birdeğeri kalmadı. Bu konuda o kadar ustalaştık ki, şaşırmamak elde değil.
Hele hele, “ Nabza göre şerbet verme”de üzerimize yok:“Kimin arabasına binerse, onun türküsünü çağırır,” diye bir deyimimize uygunolarak. Bukalemun, nasıl bulunduğu ortama uymak için renk değiştiriyorsa,bizler de hemen farklı bir kişiliğe dönüşüyoruz. Hele bir de çıkar sözkonusuysa eğer, hiçbir sınır tanımıyoruz: Yağcılık, yalakalık, evetefendimcilik, iki yüzlülük… gibi sıfatlar hiç yabancımız değil.
Eskiden yüzümüz kızarırdı. Utanma duygusu körelince,yüz kızarma olayı da tarihe karıştı. Bir sorun bakalım kendinize: Utandığı içinyüzü kızaran bir insan görmeyeli ne kadar zaman geçti? Bırakın utanmayı, yüzükızarmayı; yaptığı dürüst olmayan bir davranışımız ortaya çıktığı zaman, gayetpişkin pişkin gülüyoruz artık. Utanan tek canlı varlık biz insanlarız diyeövünüyorduk eskiden.
Sonuç olarak: “Dürüstlük pahalı bir mülktür, ucuzinsanlarda bulunmaz.” diye bize asırlar öncesinden seslenen Mevlâna’ya paralelolarak, yaşamımızdan dürüstlük kavramını çıkarıp attık. Ama dürüstlüğün çokbüyük erdem olduğundan bahsetmekten de geri kalmıyoruz ne yazık ki. Dürüstlüğühep karşı taraftan bekler olduk. Dürüst yaşamak bu kadar zor mu?
Herkes böyle davranıyor; ben enayi miyim diyeiçimizden düşünmekten vazgeçmenin zamanı gelmedi mi? Önce, minicik dahi olsadürüst olmayan bir davranışı yapmayarak, yalan olan bir sözü söylemeyerek işebaşlamak, bu işin temel noktası gibi görünüyor. Dürüst davranmaya başladığımızzaman, iç huzurumuza kavuştuğumuzu hissettikçe, değişimin hızının da arttığınıgöreceğimizden şüpheniz olmasın. Değişimi başkalarından beklemekten vazgeçerek,değişimi önce kendimizden başlatmaya ne dersiniz.