Hazreti Ebubekir (r.a.); Sudi Arabistan’ın kavurucu bir yaz günü, ramazan ayında oruç tutmuş ve akşam iftar sofrasında ise sadece bir tas soğuk suyu vardır. İftar vakti gelince bu soğuk su ile orucunu açmak için tası ağzına götürdü. Lakin tası ağzına götürmesiyle bırakması bir oldu. Nihayetinde hıçkırıklara boğularak uzun uzun ağladı.
Yanındakiler Hz. Ebubekir'in (r.a.) bu haline bir anlam vermediler. Hz. Ebubekir (r.a.) kendine gelince neden bir anda hıçkırıklara büründüğünü heyecanla sordular.
Hz. Ebubekir (r.a.) şöyle cevap verdi:
Bir gün Hz. Allah Resulü (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ile otururken eliyle hareketler yapıyordu. Sanki karşısında birisi varmış gibi ona git, diyordu. Hemen sordum:
- Ya Resullallah (sav) elinizi iter gibi hareket yapıyordunuz? diye sordum.
Şöyle cevap verdi:
Dünya yanıma geldi, kendini bana kabul ettirmek istedi; lakin git, dedim. Kendini bana kabul ettiremezsin dedim.
-Yeminler olsun sana, sen benden kaçıp kurtulsan dahi senden sonrakiler benden asla kurtulamayacaklar, kendimi onlara kabul ettiririm.
Hz. Ebubekir (r.a.):
- Ben de bu soğuk suyu içerken dünyayı kabul edenlerden mi oldum, diye ağladım.
O, tasından soğuk suyunu içerken bunu düşünüyorsa; bizler şu yüzyılda soframıza her gün bin bir çeşit lezzetlerde inip kalkan nimetler için ne demeliyiz acaba? Dünyanın gafletten uyanamayan günahkar kullarıyız, dersek doğru olur mu?..