İslam dünya ve ahiret dengesine önem vermiştir. Günümüz İslam dünyasında, giderek madde hırsı artmakta, manevi değerler azalmakta ve dünyayı, ahirete tercih etme arzusu tehlikeli bir boyutta gelişme kaydetmektedir. Halbuki her ikisini dengede tutmak esastır. Ayet-i Kerime de; “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma.”[1] Buyrulmaktadır. Burada dünyadan nasibin unutulmaması iki şekilde anlaşılabilir: a) Asıl amaç âhiret yurdunu kazanmaktır, ancak dünya nimetlerinden de meşru şekilde yararlanmak gerekir. b) Dünya hayatı, ebedî âlemdeki hayata göre çok kısadır; kul bunu unutup dünya ebedî imiş gibi kendini ona vermemeli, dünyasını âhireti için değerlendirmelidir. Hadis-i Şerifte ise ;” Ey Hanzala bir saat ibadetle,bir saat dünya işiyle uğraş”buyrulmaktadır. Bu hadis işin önemine binaen üç defa tekrarlanmıştır. Sadece ahirete çalışıp, dünya nimetlerini kendine haram etmekte doğru değildir. Her ikisi de insanlar için iki yurttur. İkisine de çalışıp dengede tutmak gerekir. Bu hususta üç görüş vardır: 1.İfrat(aşırı) görüş: Beni yurdum yalnız bu dünyadır diyerek, dünya hayatına ve zevklerine gereğinden fazla önem veren görüştür. Ayet-i Kerimede : “Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır.”[2] Tefrit görüş : Bu dünyaya fazla değer vermemektir. Yüce Allah ,“Dünyadan da nasibini unutma” Buyurmaktadır. İtidal (orta) görüş :Her iki dünyaya da değer vermektir. Dinin ana gayesi de budur. Müslümanların dünya ve ahiret mutluluğunu temin etmektir. Bu dünya fâni, sonlu ve sınırlıdır. Diğeri, bâki, sonsuz ve sınırsızdır. Böylece ahiret aranmalı , dünya da unutulmamalıdır. Peygamberimiz; “Hayırlınız, ahreti için dünyasını, dünyası için ahretini terk etmeyip, her ikisini birlikte yürüteninizdir. Zira dünya, ahrete ulaştırıcı bir vasıtadır.” Buyurmuştur. İslam da dünya iman ve amel, ahiret hesap ve adalet yeridir. Bir insan her iki dünyadan birini tercih etme yetkisine sahiptir. Ancak her iki dünya mutluluğunu istemek gerekir. Ayet-i Kerimede ; “Kimi insanlar da `Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, Ahirette de güzellik ver ve bizi Cehennem ateşinin azabından koru”[3] derler. Bir grup sahabe bir araya gelerek ; “Geçmiş ve gelecek günahları af olunmuş olan Peygamber(s.a.v) böyle ibadet ederken biz ne haldeyiz” diyerek şöyle diyorlar. Biri- Geceleri uyumayıp devamlı namaz kılacağım. Öbürü- Bende sürekli oruç tutacağım. Ötekisi- Bende kadınlardan(hanımlardan) ayrılacağım asla evlenmeyeceğim (temasta bulunmayacağım) der. Haber Peygamberimize ulaşır ; “Allah’a yemin ederim ki, ben Allah’tan sizden daha çok korkarım, daha çok sakınırım. Fakat ben oruç ta tutarım, iftar da ederim, namaz da kılarım, uykuda uyurum. Kadınlarla da evlenirim. Kim benim sünnetimin dışına çıkarsa, o benden değildir.” Diye ikazda bulunur. Bu olay üzerine şu ayet nazil olur. “Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.” “Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden helâl, iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah’a karşı gelmekten sakının.”[4] Buyurur Nimet şükür gerektirir. Nimetlerden faydalanıp şükrünü ifa etmek gerekir. Bir şey yiyip içtikten sonra “Elhamdülillah” demek bir tesbihtir, dilin şükrüdür. Nimetin şükrü, o nimetten başkalarını yararlandırmakla da yerine getirilir. Hasan Basri Hazretlerine, bir kimse, şükrünü eda edemem diyerek tatlı yemediğini söyleyince Hasan Basri, “ Soğuk su içtiğini sorar. Evet cevabını alınca; “ Allah’ın soğuk sudaki nimetinin tatlıdan daha çok olduğunu bildirir.” Geçmişte hoca efendinin bir köyün kenarından geçerken, bir kimsenin kerpiç yapmak için çamurun içerisinde durmadan zıpladığını görür. Nişe( Nişasta) tepelerken. Adamın sırtında tulumda yoğurt olduğunu, Ağzının boş durmadığını, Elinin boş durmadığını sorar. Adam açıklama yapar ; Fani dünya bu, sırtımdaki tulumda yoğurt olduğunu, hazır zıplarken yayıp ayran ve yağını çıkarıp sattığını Elindeki eğirdiği şeyin çoraplık yün olduğunu, elim boş durmasın eğirip sattığını Ağzım boş durmasın. Bazı kimseler geçmişleri için Kuran okumamı(hatim indirmemi-Yasin okumamı) istediler. Onlar için Yasin-i şerif okuyorum. Ne yapalım hocam, fani dünya bu, geçim derdi var.” Deyince Hoca ; “ Aynı ana dört işi sığdırıyorsun. Bunun neresi fani dünya. Baki dünya olsaydı nasıl çalışacaktın. İş yapacak boş tarafın kaldı mı ?” der. [1] Kasas,28/77 [2] Naziat,37-39 [3] Bakara.201 [4] Maide,5/87,88