Dünyada her yıl 1,6 milyon kişi ishalden ölüyor. Trafik kazalarında 1,2 milyon kişi vefat ediyor. İntihar edenler, cinayete kurban gidenlerin iki katı AİDS’ten ölümler önceki yıllara göre azalmakla beraber yılda 1 milyona yakın kişi ölüyor.3 milyon kişi obezite nedeniyle hayatını kaybediyor. 3,5 milyon kişi şeker hastalığı nedeniyle ölüyor. Sivrisinekler her yıl 1 milyon kişi öldürüyor. Sıtma nedeniyle her yıl 1 milyon kişi ölüyor. Her 5-10 saniyede, bir çocuk açlıktan ölüyor… Ortalama yılda 10 milyon kişi açlıktan hayatını kaybediyor. Yaklaşık her yıl 10 milyon kişi kanser nedeniyle hayata veda ediyor…1971-1981 arasında yaşanan 6 viral epidemide 200 bin kişi hayatını kaybetti. Her gün binlerce nedenden dolayı insanlar vefat ediyor. Sadece açlıktan her gün 25 bin kişi ölüyor. Öyle ya da böyle bir sebepten hayata veda edeceğiz. O halde şu yaşadığımız ve yaşattığımız “panik havası” sizce de biraz abartılı değil mi?!

İnfluenza her yıl 300-600 kişinin ölümüne yol açıyor

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre her yıl influenza nedeniyle 300-600 bin kişi hayatını kaybediyor. Ancak ölüm oranı Corona Virüse oranla çok daha düşük. Binde bir civarında. Lakin soğuk algınlığı ve nezle gibi vakaların da influenza’ya dahil edildiğini düşünmekteyim. Yani gerçek influenza vakaları ve bundan kaynaklanan ölüm oranları daha yüksek olabilir. Bilindiği üzere nezle rinovirusler ve RSV gibi virüslerin yol açtığı bir hastalıktır. Grip’in sebebi ise influenza virüsleridir. Nezlede burun akıntısı ön planda iken gripte pek burun akıntısı görülmez. Gripte ateş ön planda iken, nezlede ateş izlenmez.

Virüsün belirsizliği paniğe yol açıyor

Corona Virüs SARS ile kıyaslandığında, SARS’dan iki misli daha hızlı yayılıyor ancak ölüm oranları SARS’da çok daha yüksek. Kuş gribi, ebola, domuz gribi, çiçek hastalığı, çocuk felci ve MERS virüsü gibi diğer salgın hastalıklarda da enfekte olanların yüzde 10'undan fazlası hayatını kaybetti. Bu verilerle kıyaslandığında da yüzde 1,5 ile 3 arasında değişen Corona Virüsün öldürme oranı ile düşük bir seviyede. Corona’nın bu kadar yüksek panik oluşturmasındaki diğer bir sebep de virüsün belirsizliğini korumasıdır. Korona salgınını çok ciddiye alanlar olduğu gibi “Küresel Histeri” diyenler de var.

Ölüm oranı sanılanın oldukça altında

1918 de yaşanan İspanyol grip salgını 2 sene sürmüş ve 40 milyon insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuştur. Ancak bu salgın özellikle çocukların ve gençlerin ölümüne sebep olmuştur. Ayrıca savaş sonrası kötü şartlar, beslenme bozuklukları ve açlık büyük etken olmuştu. Şu günlerde yaşadığımız korona salgınının panik oluşturmasında, hiç şüphesiz yüzyıl önce yaşanan İspanyol gribinin de rolü var. İnsanlar ister istemez Corona’da da kayıp sayısının yüksek olacağından endişeleniyor.

Şöyle bir baktığımızda İspanyol gribi ile Corona gribinin ölüm oranları hemen hemen aynı gibi görünse de, aslında bizi yanıltan bir durum var. Çünkü Corona olan ve belirti vermeyen ya da hafif bir grip gibi geçirilen vakalar da var. Bunlar da göze alındığında Corona gribinde ölüm oranlarının sanılanın çok altında olduğunu tahmin etmekteyiz.

Bu konuda ilginç bir örnek var. Korona salgının başladığı ilk günlerde Princess Diamond isimli lüks yolcu gemisinde Corona vakasına rastlanmış ve gemi karantinaya alınmıştı. Gemide 3700 yolcu ve mürettebat vardı. Hepsi Corona testinden geçirildi. 700 kişi de Corona pozitif çıktı. Ancak işin ilginç yanı, bunlardan 350’si herhangi bir belirti ya da hastalık emaresi taşımıyordu. Dolayısıyla bu durumdan üç sonuç çıkıyor. Birincisi hastalığı farkında olmadan ve belirti yaşamadan geçirebiliriz, bu iyi olan tarafı, ikincisi ve kötü olan ihtimal de hastalığı farkında olmadan yayabiliriz. Üçüncü bir ihtimal de testlerde yalancı pozitiflik durumlarının da olabilmesi.

Netice de 100 yıl önce tıbbi tedavi ve teknolojilerin çok kötü olduğu ayrıca savaş sonrası ciddi olumsuz şartların bulunduğu İspanyol gribi ile Coronayı bir tutmamak ve bu nedenle paniğe kapılmamak gerekmektedir. Üstelik aşı teknolojilerinin bile gelişmediği bir dönemde başka hastalıklardan ölen çok sayıda kişinin de gripten öldüğü şeklinde yorumlandığını düşünmekteyiz ki, günümüzde de aynı hata yapılmaktadır. İstatistiklere bakıldığında; daha çok kronik hastalığı olan ileri yaşlı kesimde ölümler olduğu görülmektedir. Örneğin İtalya’da Corona’dan ölenlerin yaş ortalaması 80 civarlarında. Ortalama yaşam süresine baktığımızda erkekler de 81, kadınlarda 85 olduğunu görmekteyiz. Yani bu kişiler Corona’dan ölmeseler bile birkaç ay ya da sene içerisinde başka bir nedenden hayatını kaybedeceklerdi.

Dünyada psikolojik korku salgını var

Görünen o ki, tüm Dünya toplumlarında ve piyasalarda Korona kılığına girmiş çok şiddetli bir “Psikolojik Korku Salgını” var. Maalesef bu korku kademe kademe her noktamıza hatta hücrelerimize kadar girmiş durumda…

Neticede dehşetli bir korku kültürüne kapılmış gidiyoruz. Her yıl 3,5 milyon kişi şeker hastalığından hayata veda ediyor. Eğer her hastane şeker hastalığı nedeniyle gerçekleşen ölümleri bire bir duyurursa bu durum da panik ortamına yol açacaktır. Birkaç gün önce yayınlanan bir videoda histerik kriz geçiren genç bir kız sanki Corona hastalığı nedeniyle ciddi nefes sıkıntısı yaşıyor gibi gösteriliyordu. Bu durumda ruh sağlığı açısından global olarak tüm medya organlarının korona haberlerine kısıtlama getirmesi gerekiyor.

Corona Virüsün psikolojik yıkımı insanları oldukça etkileyecek

Bugün dünya geneline baktığımızda bazı ülkelerde anormal bir korona yayılımı varken bazı ülkelerde de şaşılacak kadar az vaka ve ölüm sayısı görmekteyiz. Aslında oralarda korona vakası olmadığından değil, toplumlarını paniğe sevk edip ekonomik ve sosyal hayatın durmasını önlemek amaçlanıyor.

Topografik olarak baktığımızda Corona’nın çok sıcak ve çok soğuk ülkelerde çok yayılım göstermediğini görmekteyiz. Virüs daha çok, ne sıcak ne soğuk olan ılıman mevsimleri seviyor. Güzel olan taraf, havalar ısındıkça virüsün etkisini kaybedeceğini tahmin etmekteyiz.

Corona’nın psikolojik yıkımları, fiziksel hasarından çok daha fazla oranda bizi etkileyecek gibi görünüyor. Virüsün bizi bitirmesi imkansız; ama böyle giderse kaygı, endişe ve paniğin bizi bitireceği, her şeyden önemlisi ekonomimizi sarsacağı kesin…

Elbette, tedbirlerimizi alalım, tavsiyelere uyalım ama içimizdeki korku kültürünü durduralım ve bunun bir histerik korku paniğine dönüşmesine izin vermeyelim.