Bu Başlığı genelde siyasiler kullanıyor. İktidarı değiştirmek isteyen muhalefetler özellikle…
Ben burada ev eşyalarının hayatımıza elektronik girişinden bahsedeceğim. Halen Kahramanmaraş’ın Köy diye adlandırdığımız Büyükşehir olunca uzak mahallelerinde halen değişim yok.
Ben Çok net hatırlıyorum. Bazı eşyaları, insanları yeni yeni hayatımıza aldığımız ilk zamanları.
En basitinden belki; bulaşık makinesinin evimizdeki yeri.
Bulaşık makinesinin etrafa yayılmaya başladığı ve annemin bulaşık makinesini delice istediği zamanlar.
Ben henüz yeni yeni bulaşıkları yıkamaya başlamışım, annemse bizim okula gittiğimiz zamanlardan, içinde bulaşıklara karşı nefret beslemiş.
Sürekli bahseder komşuların bulaşık makinelerinden.
Babam da bir gün eve bulaşık makinesi aldığını söyleyerek gelince, dünyalar bizim olmuş gibi sevinmiştik.
Ancak bu sevincimiz biraz kısa sürdü.
Çünkü annem, bulaşık makinesinin sık sık çalıştırılmayacağını, plastik kapların, kesme tahtalarının, porselenlerin, hatta bazı işlemeli bardakların-çizilmesi, zarar görmesi endişesiyle-makineye atılmayacağını ilan etti.
Öyle çok kirli tencereleri falan da atamazdık, maazallah biricik makinemizin borusu tıkanırdı.
Makine bozulana kadar, yalnızca bir ev eşyasının onu bu kadar mutlu edebildiğini bilmiyorduk. Sanırım, biraz da kıskanıyorduk. Neyse makine geldi, eski rutinimize geri döndük. Yıllar içinde, sanırım makinenin bizdeki değeri azaldı, ya da ailemizden biri oldu da onu her gün çalışabilme durumuna terfi ettirdik. Geçen haftalarda makine tekrar bozuldu. Ancak bu sefer annemin suratını astığını görmedim. Evde kalıp, bulaşıkları yıkamaya mahkûm edildiğimdendir belki, makinenin tamir edildiği o iki günlük sürede, benim yüzüm asılmıştı.
Yıllar içinde, hep bir arada oldukça değeri azalır mı bizde eşyaların, insanların?
Yoksa isteğimizden, ihtiyacımız mı oluverirler?
Bulaşık makinesinden seneler öncesine gidecek olursak…
Bilgisayarın evimize geldiği günü de unutamıyorum.
O zamanlar evimiz üçüncü kattaydı ve babam bilgisayarın masasını ve kendisini yukarıya çıkartana kadar nefes nefese kalmıştı.
O zamanlar gözümüze kocaman görünen bir ekran, okumayı bilmememe rağmen tuşlara basmaktan zevk aldığım bir klavye ve çok gürültü çıkartan koca bir kasa.
Başlarda babam bize bilgisayarı nasıl kullanmamız gerektiği hakkında bilgiler verdi.
Ardından, kendisi bilgisayar oyunu bağımlısı olup çıktı.
Hafta içi mesai biter bitmez, hafta sonu uyanır uyanmaz, nöbetçi olduğu günler bilgisayarını özleyerek ve ertesi gün tüm günü evinde, bilgisayarıyla geçirdiğine şükrederek…
Annem için bulaşık makinesi neyse, babam için de bilgisayar o oldu.
Yıllar içinde babam oynadığı oyunda kendine bir rakip bulamamasıyla birlikte bilgisayardan gittikçe uzaklaştı. Şimdilerde o eski bilgisayar sanırım bodrumda tozlanmaya mahkûm edilmiş. Ancak anısı halen zihnimde çok taze. Şuan yazdığım bu dizüstü bilgisayarsa-klavyenin tuşlarına basmayı hala çok seviyorum-gün içinde en fazla 2 kez kullanıldığının ve vadesinin dolmakta olduğunun sanırım bilincinde.
Eşyalar dışında, insanların da hayatımıza girdiği ilk zamanlar ve günler geçtikten sonra onlara karşı tutumumuz birbirinden oldukça farklı olabiliyor. Ancak eşyalardan farklı olarak insanlar, sürekli olarak değişip, bu sayede ya hayatımızda merkeze yakın bir noktaya yerleşiyor, ya da yaşantımızdan tamamen çıkıp gidiyorlar.
Belki o sayede, eşyalar yalnızca anılarımızda taze kalabiliyorken, insanların bazıları yaşantımızda da hep etkin bir yerde bulunabiliyorlar. O gün gördüğüm, tanıştığım insanlardan bir kısmı yaşantımın merkeze yakın bir noktasına yerleşti, kalan kısmıysa gerçekte aktifken, anılarımda tozlanmaya yüz tuttu. Bundan yıllar sonra ne kadar değişmiş olabileceğimi bilen birisi olarak söylemeliyim ki, birinin hayatında etkin bir yer almak istiyorsanız, gelen değişime karşı koymanız nafile bir çaba olur.
Bu değişim sizi olduğunuzdan çok farklı birine dönüştürme potansiyeline sahip, bulunduğunuz yerden çok uzak yerlere götürebilecek olsa bile, değişim, karşısında durulamaz ödüllerle ve cezalarla gelir.
Bilgisayar bile yeni güncel program isterken insanlar neden Format istemesin ki…
Akdeniz’in Güzel Şehri Kahramanmaraş her gün değişime açık.
Değişimde şart, siyasi değil görünümsel, fiziki…
Bilmem anlatabildim mi!
Kalın Sağlıcakla…