İnsanlar arasında Din kardeşliğinin önemi büyüktür. Bu bakımdan dinimiz kardeşliğe önem vermiştir. Müminler hem bütün insanlıktan hem de iman kardeşlerinden sorumludurlar; Dünya üzerinde, insanlık tarihinde gerçek kardeşliğin temeli, ilk tohumu asr-ı saadette, Mekke vadisinde atılmıştır. Din kardeşliğinin meydana getirdiği kardeşlik, kan ve soy kardeşliğini çok geride bırakıyor. Din kardeşliği, Habeşli köle ile Kureyşli asilzadeyi kucaklaştırıyor. Mekkeli muhacirler ile Medineli ensarı bir araya getiriyor. Bir daha kopmamak üzere birbirine bağlıyor, kardeş yapıyor, kalplerini birleştiriyor. Medine de güçlü iki kabile olan Evs ve Hazreç kabilesi arasıda uzun süren bir asırlık kan gütme davasını sona erdiriyor. Ayet-i kerimeler de; “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.”[1] “Ey müminler, Allah'tan gerektiği gibi korkunuz ve mutlaka Müslüman olarak ölünüz.”[2] “ Hep birlikte Allah'ın ipine(Kur’an) sımsıkı sarılınız sakın ayrılığa düşmeyiniz, Allah'ın size bağışladığı nimeti hatırlayınız. Hani bir zamanlar düşman olduğunuz halde O, kalplerinizi uzlaştırdı da O'nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz.”[3] Allah'ın ipine(manevi urgan) sarılmaktan kaynaklanan bu kardeşlik, yüce Allah'ın ilk Müslüman cemaate bahşettiği bir nimettir. Yüce Allah, bu ihsanını sevdiği kullarına bahşetmiştir. İşte burada yüce Allah onlara bu nimetini hatırlatarak cahiliye döneminde nasıl "düşman" olduklarını hatırlatıyor. Çünkü Medine'de Evs ve Hazreç'ten bir tek düşman bile kalmamıştı. Bunlar Medine'de yaşayan iki Arap kabilesiydi. Aralarındaki düşmanlığı teşvik edip bu iki kabilenin bağını koparmak isteyen ve düşmanlık ateşini körükleyen Yahudiler de onlara komşuluk ediyordu. Bu yüzden Yahudiler, hiçbir zaman yapamadıkları ve hep onunla yaşadıkları özelliklerine uygun bir ortam bulmuşlardı. Ancak İslâm'dan başka hiçbir gücün ve toptan sarıldıkları ve O'nun nimeti sayesinde kardeş oldukları Allah'ın ipinden başkasının bir araya getiremeyeceği, bu kalpleri bir araya getirmek suretiyle yüce Allah, bu iki kabilesinin kalplerinin arasını uzlaştırmıştır. İslam ve onun getirdiği kardeşlik, kavga yerine barışı, kan gütme yerine insan haklarına ve hayatına saygıyı getirmiştir. Hadis-i Şeriflerde ise ; “ Müslüman Müslüman’ın kardeşidir.” “ Müslümanlar kardeştirler. Hiçbirinin diğerleri üzerinde, takvâ hariç üstünlüğü yoktur.” Şam dolaylarında İslam ordularını sevk ve idare eden baş komutan Halid b. Velid (r.a), ikinci halife Hz. Ömer(r.a)’ın emriyle bu görevden azledilip yerine  Ebu Ubeyde  b.Cerrah(r.a) getirilince, Halid b. Velid  İslam kardeşliğinin bozulmaması için Şunu söylüyor; “ Bu güne kadar bir komutan olarak Müslüman kardeşlerimle birlikte Allah rızası, İslamiyetin yükselmesi için nasıl canla başla savaştımsa bundan böylede aynı iman ve anlayış içinde bir nefer  olarak çalışacağım.Halifenin emrini duydum ve gönülden itaat ediyorum.” Diyor. Başka bir Hadis-i şerifte ise müminleri bir binanın tuğlalarına benzetilerek “Mü’min Mü’min kardeşi için bir binanın tuğlaları gibi bazısı bazısını bağlayıp sağlamlaştırır.” Başka bir hadiste ise Resulü Ekrem; “ olan bir İman ehlinden olan Mü’minler bedenden bir bölüm olan bir baş gibidir. Başta olan bir ağrıdan dolayı nasıl beden elem ve acı duyarsa Mü’min de ehli imana ( dokunan bir dertten ) dolayı elem ve acı duyar.” Resulullah ;” Birbirine kavuşan iki din kardeşin misali, birbirini yıkayan iki ele benzer.”Buyurmuştur. Atalarımızda .“El eli yıkar, eller birleşir yüzü yıkar” demişlerdir. Sosyal hayatta, yardımlaşmada din kardeşliğinin sağladığı faydalar olmuştur. 10. Asırda Müslümanlığı zorlama olmadan, kendi arzularıyla kabul eden Türkler din kardeşliğinin önemini kavrayarak din kardeşliğini mesleki tarikat şekline sokmuşlar “Âhilik” teşkilatını kurmuşlardır. Bu teşkilat, yetişen ve yetişmekte olan gençliğe İslam ahlâkını aşılıyorlar. Yetişen her gence, sanatkârın altı düsturuna bağlı kalmasını istiyorlardı. Elini açık tut(cömert ol) Sofranı açık tut(misafirperver ol) Kapını açık tut (Din kardeşlerinle görüş) Dilini bağlı tut (ancak hayırla konuş) Gözünü bağlı tut (ancak helale bak) Belini bağlı tut (Uçkuruna sahip ol) Ahilik teşkilatının esasları ise; Kardeşlik Yiğitlik İnsanları sevmek İş ahlakı ( ticaret ve sanatta son derece dürüst olmak, hile yoluna asla sapmamak) Eşit aklara sahip olmak Ahiliğe bağlanıp onun koymuş olduğu prensiplerin dışına çıkmamak Günümüzde din kardeşliğine duyulan İhtiyaç Din kardeşliğine bugünde muhtacız. Cemiyet arasında dayanışma ve ülfet, hakiki dostluğu, sevgi ve saygıyı ortadan kaldıran menfaatten uzak durmalıyız. Menfaati ortadan kaldırmalıyız. Kendi milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmalıyız. Kendi milli ve manevi değerlerimize sahip olduğumuz müddetçe, varlığımızı koruyabilir, gençliği sağlam karakterli yetiştirebilir ve başkalarına bağımlı olmaktan kurtarabiliriz. Başkalarında kusur aramamalıyız. Kusursuz insan olmaz. Birtakım kusur ve hatalar. Olabilir. Ancak Peygamberler İsmet(günahsız) sıfatına sahiptirler. Peygamberimiz ; “Allah’ın kullarının en şerlileri, koğuculuk edip söz getirip götüren ve dostlar arasını açanlardır.” Buyurmuştur. Büyük fâkih İbrahim el Nehaî “kardeşin günah işlediğinde ilgini kesme. Çünkü o bugün günah işler, yarın onu bırakır.” Demiştir. Yunus Emre de : “elif okudum ötürü, Pazar eyledim götürü./ Yaratılanı hoş gördüm, yarandan ötürü.”  Demiştir. [1] Hucurat,49/10 [2] Âl-i İmran,102 [3] Âl-i İmran,103