“Gözden uzak olan gönülden de ırak olur.” “Göz gördüğünegönül sevdiğine akar.” demiş atalar. Bu sözlerle gurbetçiliğe göndermeyapıldığı düşünülebilir. Ayrıca halk ağzında “Oğul dediğin dizinin dibinde, kızdediğin el kapısında gerek” deyişlerine de yabancı değiliz. Geleneksel töre,oğlanı gurbetten, ayrılıktan, sakınırken kız için aynı duyarlılığı göstermiyor.Kız için gurbeti doğal karşılayan töre, çok kuşaklı aileyi hep öne çıkarmıştır.Bu yaklaşım eğitimli çağdaş kesimlerde işlerliğini yitirmiş olsa da hala kırsalkesimde yaşatılıyor.

Kuşkusuz bu görüş açısı çok kuşaklı ailenin öneminivurgulamaktadır. Burada aile bireylerinin iyi günde, kötü günde bir aradaolmalarını dayanışıp, bölüşerek yaşamalarını öne çıkarıyor. Tarım toplumu ikenbu dilek çok iyi gerçekleşmiştir. Üç kuşağın (dede-nine, baba-anne ve torunlar)aynı mekânı, aynı sofrayı paylaştıklarını biliyoruz. Ancak sanayi toplumunageçildikçe bu tip aileler azalmaktadır. Belki de ileride nostaljik özlemlerarasına bir yenisi daha girecektir.

Günümüzde ekonomik koşullar çok kuşaklı aileyi oldukçaetkilemiş gözüküyor. “Karnın nerde doyarsa, orası vatandır” söylemine pekyabancı değiliz. Bu söylemin gerçeğinde-geçerliliğinde ülke içi, ülke dışıgöçler başlamıştır. Gurbetin ekmek kapısı-gurbetçiliğin bir meslek olarakalgılandığı bir süreçten geçiyoruz. Bu nedenle çok kuşaklı aile yapısınıngiderek yerini çekirdek aileye bıraktığını gözlüyoruz.

Artık her aile için öyle veya böyle gurbet sorunukaçınılmaz bir olgudur. Böylece aile bireylerinin bir bölümünün gözden ırakolması, gönülden de ırak olmasını gerektirir mi bilemem. Ancak bu günkü gurbetolgusunun eskisi gibi fazlaca bir riski yoktur. Aksine hayli kazanımlarıvardır. Çağımızda dünyamızın oldukça küçüldüğünü, refah seviyesinin arttığını,daha çok tüketmek için daha çok çalışmak, üretmek gerektiğini düşürsekatasözündeki gurbet algısının geçerliliğinin kalmadığını anlarız.

Bu bağlamda insanın fizik gözünden çok gönül gözünün öneçıkması gerektiğini düşünüyorum. Gönül gözü ırak yakın tanımaz. Onun içinıraklık-yakınlık kavramı yoktur bence. O, denizaşırı da ülke aşırı da görür.Sanırım önemli olması gereken de bu olmalı.

Kaldı ki iletişim-ulaşım teknolojisi çok gelişti. Fizikgözü içinde gurbet kavramı bitti sayılır. Buna bir de kulak gözü ekleninceuzaklıklar için iletişim aracı olan mektup önemini hepten yitirdi. Nerdeyseinsanlar mektup yazma alışkanlığını unuttular bile.

Gurbet kavramı, acısı ve korkusuyla geçmişe gömüldü. Ogünlerde Anadolu insanı için gurbetin sevimsizliği yabana atılmazdı elbette.Asırlarca süren düzensiz askerlik, daha da kötüsü çileli ve güvensiz yolculukdönemlerinde gurbete çıkmak büyük bir riskti. “Gidip de gelmemek, gelip degörmemek var” helalleşmesi oldukça trajik bir vedalaşmaydı. Öyle ya gurbeteçıkmak kolay değildi, ucunda can pazarı vardı.

Ancak bunlar eskilerde kaldı. O kalanlar ki: Ağıtlar,destanlar, türküler, şarkılar ve epik hikâyelerle Anadolu folklor veanonimlerine malzeme oldu, günümüze kadar geldi. Gurbetin kâbusa döndüğüdönemlerin buruk anılarıdır onlar şimdi.

“Burası Huş’tur, yolu yokuştur / Giden gelmiyor, acep neiştir (…)” anonimiyle ya da “(…) Ey Maraşlı Şeyh Oğlu evliyalar adağı / Bahtınalânet olsun aşmadınsa bu dağı (…)” Faruk Nafiz Çamlıbel’in bu dizelerindegurbet, sıla, hasret, ölüm iç içe geçmiş acıları algılatıyor bize.

Gurbet biraz da yalnızlığı çağrıştırmaz mı? KemâlettinKamu: “Ben gurbette değilim / Gurbet benim içimde (…)” derken, bu gerçeği negüzel sunmuş bize bu dizelerinde. Gurbeti yalnız gurbette değil, sılada dagurbet yaşayan insanlar yok mu? Bu gibilerin gurbeti kendi içlerinde, kendiyalnızlıklarındadır bence.

Günümüzde gurbet ekmek kapısı ve gurbetçilik bir meslekoldu sanki. İçerde, dışarıda milyonlarca gurbetçi sanayinin, ekonominin en öndegelen itici gücüdür. Gurbetçilik bir meslek olalı, gurbetin yüzü ışıldadı, cebibereketlendi. Kim kime göre gurbette, bunun ayırımını yapmanın bile gereğikalmadı. İletişim araçları uzağı yakın eyledi. Telefon, cep, faks, radyo,televizyon hatta internet uzaklık kavramını kaldırdı ortadan. Gelişmişülkelerde telefona eklenen bir ekranda konuşmacılar birbirini görme olanağınabile sahipler. Artık aile bireylerinin, dostlarının nerede olduğu bir sorunyaratmıyor.

Kaldı ki özlem gidermenin tek seçeneği birliktelik dedeğildir bence. Önemli olan gönül gözüdür. Onu incelikli, sevecen, dirituttuğumuz ölçüde yakınlarımızla, dostlarımızla aramızdaki mesafe kalkar.

Asıl gurbet gönül gözünün körlüğünde başlar. O körlükyalnızlık, paylaşımsızlık, iletişimsizlik ve mutsuzluktur, elbette. Bir arada olupda bu körlüğü yaşayanlar az değildir. Gurbet bunlar için olmalı diyedüşünüyorum.