Dinimiz her insana,kendinin ve çoluk çocuğunun nafakasını temin etmesi için çalışmasını farz kılmıştır. Bunun için herkesin bir işi ve bir sanatı olması şarttır. Bir mesleği olması gerekir. Peygamberlerin de bir mesleği vardır.Kendi nafakalarını kendileri çalışarak temin etmişlerdir. Meselâ, Nuh aleyhisselâm ziraat ve marangozluk ,İdris aleyhiselam terzicilik,İbrahim aleyhisselam ziraat ve kumaş ticareti yapardı. Salih aleyhisselam,çantacılık ,Zekeriya aleyhisselam, marangozluk yapardı. Bizim Peygamberimide ticaret yapmıştır.Peygamberlerin çoğu da çobanlık yapmıştır. Dâvud aleyhisselâm,demircilik yapmıştır. kendisine hem peygamberlik, hem de saltanat verilen ,iki nimet sahibi bir Peygamberdir. “Zebûr” adında bir kitap nazil olduğunda güzel sesiyle (Davudi bir sesle) bu kitabı okur. Kendisini kurtlar ve kuşlar dinlerdi. Hz.Davut aleyhisselam, gece- gündüz Cenâb-ı Haktan alın teriyle geçineceği bir sanat,bir meslek öğrenmesini niyaz eder. Cenâb- Hak, Davut aleyhisselamı, demiri hamur gibi yumuşatıp,ona şekil verme mucizesine mazhar kılar. Böylece ,bir taraftan halkın idaresi ile uğraşan Davud aleyhisselam,bir yandan da öğrendiği demircilik sanatı sayesinde ,alın teriyle geçimine başlar. İslam büyükleri de ,kendi mülkleri olmasına rağmen ,devletten maaş almamaya çalışırlar,Devlet malını şahsi işlerde kullanmamaya dikkat ederlerdi. Hz.Ömer.bir defasında kendi işini görürken, devletin mumunu söndürüyor kendi mumunu yakıyor. Halife Ömer bin Abdülaziz, kendisine abdest aldıran hizmetçisine , abdest suyunu nerede ısıttığını sorduğunda ,hizmetçi ; “Ya Emirel-Mü’minin ! Mutfağın odunu bittiği için,üç günden beri abdest suyunuzu ,hazinenin odunu ile ısıtıyorum .” diyor. Hizmetçinin bu sözüne ,halife üzülür ve, “bizim üç günlük namazımıza zarar verdin.”diyerek,hazine odunlarının ateşi ile ısınan su ile abdest alarak kıldığı namazlarını derhal iade ederek,kaza ediyor. ALLAH ÇALIŞANA VERİR Hikaye : Bir Mecusi’nin (Ateşe tapan) oğulları ,ateş yakıcı olsa dahi babalarının yolunu takip ediyorlar. Mecusi’nin küçük oğlu buna karşı çıkıyor. Müslüman oluyor.hem İbadet hem de namaza devam ediyor. Diğer kardeşleri kendi dininden döndüğü için bu kardeşlerine maddi ve manevi yardım yapmıyorlar. Bu durum karşısında bu kimse fakir ve yoksul düşüyor. Evde hanımı ve çocukları , açlıktan bu kimseyi sıkıştırıyorlar. Müslüman olan bu kimse bugün bir patronun işinde çalıştım. Yarın iki günlük yevmiye mi verecek diyor.. Onları oyalıyor,teselli etmeye çalışıyor. Adam ibadet etmeye ve Allah’a yalvarmaya devam ediyor. Ama bir gelir yok. Allah Meleğini insan suretinde adam akşam eve gelmeden bir miktar değerli altın getiriyor..Bu senin kocayın yevmiyesi diye hanımına veriyor. Kadın hemen bir tanesini alıp çarşıya çıkıyor. Fakat o devirde değeri büyük olan altını sarraflar bozamıyor. Sarraflar doğru ve dürüst davranıyor.Kadını kandırmıyor.Hile yapmıyor. Bir Yahudi dükkanına varıyor. Bu Yahudi:Eğer dükkanımdakileri kabul edersen bozarım diyor. Kadın razı oluyor. Yiyecek alıyor.İhtiyaçlarını karşılıyor. Eve gelip açlıktan ağlayan çocuklarının karnını doyuruyor. Akşam eve dönen adam yine eli boş dönmemesi için bir bez torbaya toz dolduruyor. Eve geldiğinde çocukların durumu değişik görünce ,o toz torbasını dışarı duvarın dibine koyuyor. Durum kendine anlatılıyor. Sabahleyin bakıyorlar ki Allah’ın yardımı ile o tozda un haline gelmiş.