Cenabı Hak, sözün en güzelini söylemeyi ve en güzeline uymayı bizlere nasip eylesin. Hak
Peygamberini, Hak Din ile gönderen Cenabı Hak, biz kullarından hakkı tanıyıp hakkın
tarafında olmamızı, hakkı söyleyip hak yolda yürümemizi, hak ve hukuku gözeterek hakkı
üstün tutmamızı emretmektedir. İşte bu emirlerden biri de hiç şüphesiz komşu hakkı
gözetmektir. Bu, bizim aynı zamanda hem dini hem de ahlaki görevimizdir. Yüce Allah şöyle
buyurmaktadır: “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya,
akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa,
yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri
sevmez.”1 Hz. Peygamber (s.a.v) de komşuluk hakkının önemiyle ilgili şöyle buyurmaktadır:
“Cebrail (as) bana komşu hakkında tavsiyede bulunmaya öyle devam etti ki, neredeyse
onu varis kılacağını zannettim.”
Komşu sözcüğü, birbirine bitişik veya yakın yerlerde yaşayan insanlar için kullanılır. Buna
göre evimizin komşusu olduğu gibi, tarlamızın, iş yerimizin, mahallemizin, ilimizin ve
ülkemizin de komşuları bulunmaktadır. Yukarıda zikrettiğimiz ayetten komşunun hak ve
hukukunun olduğunu, onlara hiçbir karşılık beklemeden ihsan esasına göre iyilik yapmamız
gerektiğini anlıyoruz. Bu ayeti tefsir ederken âlimler, “ayette sayılan bütün insanlara, gayri
müslim olsalar bile iyi davranmanın her müslüman için farz olduğunu” belirtmektedirler.
İnsan, sosyal bir varlıktır ve yalnızlık, yalnızca Allah’a mahsustur. Bunun için Yüce Dinimiz
İslam, birlikte yaşamayı, başkalarıyla ilişkilerimizi sağlamlaştırmayı emretmekte, teşvik
etmekte ve öncelikli olarak komşuluk ilişkilerine büyük bir önem vermektedir.
Unutulmamalıdır ki toplumdaki fertler, bir zincirin halkaları gibidir ve zincirin gücü, en zayıf
halkası kadardır.
Komşuluğun önemini çok iyi bilen atalarımız bizlere, “Ev alma, komşu al!” tavsiyesinde
bulunmuşlardır. Yani ev almadan önce etrafınıza şöyle bir bakın, komşunuzu güzelce seçin;
ama sonradan da onun hakkını ve hukukunu gözetin. Hz. Peygamber Efendimiz salihlerin
arasında olmanın bereketini ve faydalarını şöyle ifade buyurmuşlardır: “Şüphesiz Allah, sâlih
bir kişi vesilesiyle, komşularından yüz hanenin üzerindeki belâları defeder.” Demek ki
komşunun iyi ve salih olması, belaların defi için büyük bir önem arz etmektedir.
Dinimize göre komşuluk hakkı, sadece ona iyilikte bulunmak değil; aynı zamanda hiçbir
şekilde ona zarar vermemek, eziyet etmemek, gerektiğinde de her türlü ihtiyacını, problemini,
zararını ve sıkıntısını gidermek için seferber olmaktır. Hz. Peygamber (s.a.v), komşularımızla
ilgili bizleri şöyle uyarmaktadır: "Komşusu, zararından emin (güvende) olmayan kimse
cennete giremez." “Allah’a ve ahiret gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin.”
Her konuda olduğu gibi komşulukta da en güzel örnek olan Hz. Peygamber (s.a.v), komşuluk
haklarını net bir şekilde şöyle sıralamaktadır: “Komşu hakkının ne olduğunu biliyor
musun? Senden yardım dilediğinde yardım etmen, borç istediğinde vermen, muhtaç
olunduğunda ihtiyacını görmen, fakirleştiğinde yardım etmen, bir hayra kavuştuğunda
tebrik etmen, musibete uğradığında taziyede bulunman, öldüğünde cenazesine katılman,
izni olmadıkça binanı onun binasından daha yüksek yapıp havasına engel olmaman,
çorbandan az da olsa ona da göndermek suretiyle tencerenin kokusuyla onu rahatsız
etmemendir.”
1 Nisa, 4/36.
İslam hukukunda, sosyal hayatta birlikte yaşadığımız komşularımızın üzerimizde birçok
hakkının bulunduğu aşikardır. Bir gün bir adam Hz. Peygamberimize gelerek: “Ey Allah’ın
resulü, falan kadın çok nafile namaz kılar, çok sadaka verir ve çok nafile oruç tutar; ancak
diliyle komşularına eziyet eder, dedi. Peygamberimiz: "O kadın cehennemdedir", buyurdu.
Adam sözüne devamla: “Ey Allah’ın resulü falan kadın da az nafile oruç tutar ve nafile namaz
kılar. Ve kendi eliyle hazırladığı keşden (maldan) bir miktar da sadaka verir, ama komşularına
eziyet etmez,” dedi. Peygamberimiz: "İşte o kadın cennettedir," buyurdu.
Demek ki komşuluk ilişkilerinde bir âdâb-ı muâşeret söz konusudur. Bunların en önemlileri
ise, ona iyilik yapmak, hakkını gözetmek, saygı göstermek, onun mahremiyetini korumak,
sırrını saklamak, sıkıntısını gidermeye çalışmak ve hiçbir şekilde ona eziyet etmemektir.
Komşuluktan söz edilen ayette, onlara karşı samimi davranmamız ve tevazu göstermemiz
gerektiği özellikle vurgulamakta, Yüce Allah’ın “kibirlenen ve övünen kimseleri asla
sevmediğinin” altı çizilmektedir. Buna göre müslüman, anne- babasıyla, eşiyle, kardeşiyle,
akrabasıyla, arkadaşıyla, komşusuyla ve hatta hayvanlarla, nebatat ve cemadatla; yani
bütün çevresiyle samimi, barışık ve saygılı sağlam ilişki içinde olmalıdır. Bu bağı
kuranlara Yüce Allah, hem dünyada hem de ahirette güzellikler vaat ederken, koparanlar veya
önemsemeyenler hakkında şöyle buyurmaktadır: “Allah'a verdikleri sözü kuvvetle
pekiştirdikten sonra bozanlar, Allah'ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri (akrabalık
bağlarını) terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte lânet onlar içindir. Ve kötü yurt
(cehennem) onlarındır.”2
Müslümanlar olarak bizler, mahallemizde, çevremizde ve dünyamızda birlikte yaşadığımız
komşularımız ile ilişkilerimizi düzene koyar, güven, huzur ve barış ortamını hâkim kılarsak,
bütün dünyamız ve dolayısıyla ahiretimiz cennete dönüşecektir. Bu durumun tersini
yaşamamız halinde ise, Allah muhafaza, hem dünyamızı hem de ahiretimizi cehenneme
dönüştürecek ve laneti hak etmiş olacağız.
Cenab-ı Hak, şu ezan ülkesinde, minarelerimizin gölgesinde, şanlı bayrağımızın altında, şehit
kanlarıyla sulanmış bu güzel vatanımızda ilelebet kulluk bilinciyle hareket etmeyi,
şükretmeyi, barış, huzur, güven ve kardeşlik içerisinde yaşamayı cümlemize nasip ve
müyesser eylesin. Hepinizi Allah'a emanet ediyorum.
Mustafa TEKİN
KAHRAMANMRAŞ İL MÜFTÜSÜ