Türk örf ve adetleri, yüzyıllardır süre gelen, yaşam biçimimize şekil veren, hayatımızı bir nevi anlamlaştıran, toplumun ahlaki yapısını düzenleyen ve kanun maddelerinde olmayan özel düzenlemelerdir. Gerek Osmanlı döneminde gerekse daha eski dönemlerde aile, mezra, il, eyalet adına ne derseniz deyin büyükler toplumun gidişatını şekillendirmiş ve kanun koruyucuların yapamadığı vicdanlardaki adaleti sağlamışlardır. Öncelikle bu memlekette bir Mehmet Balduk vardı, entelektüel yapısı, vizyonu, ağırlığı hatta ses tonuyla toplumun tüm kademesini en zirveden en aşağıya kadar herkesi etkilerdi, dolu dolu bir halk adamıydı. İş dünyası, gerekse büyük aileler arasındaki anlaşmazlıkları bir telefonla çözecek krediye fazlasıyla sahipti. Sözü dinlenir, söylediği sözün üzerine bir cümle koymayı kimse cesaret edemez, edenin de vizyonu ve kapasitesi yetmezdi. Gençliğinin en verimli çağını bu memlekete hizmet ederek geçirdi, Kahramanmaraş’ın ihracatı 20 milyon dolarken aldığı Ticaret ve Sanayi Odasını 700 milyon dolar ihracatla bıraktı. İsteseydi bugün Türkiye’nin zenginleri arasında ilk 10’a girerdi. Hak, adalet kavramını hiçbir zaman elden bırakmadı. Zaten Balduk’u gönüllerden çıkaramayan da bu hareketiydi. Yıl 2004 ve milli geliri bin 500 doların altında olan 25 il teşvik kapsamına alınmıştı, içerisinde Kahramanmaraş yoktu. Balduk’un TOBB Başkanvekilliği de yaptığı dönemde Kahramanmaraş’ı nasıl o teşvik alan illerin içerisine soktuğu çabaya bizzat şahit oldum. Teşvik alan iller 49’a çıktı ve Kahramanmaraş o illerin içerisinde vardı. Bu teşvik Balduk’a mı yaradı? Hayır, 7,5 milyar dolar özel sektör yatırımı yapılmasına yaradı, en az 30 bin kişinin daha istihdam edilmesine yaradı. Kahramanmaraş’ın bütçesine milyarlarca lira girmesine yaradı. Neyse konuyu uzatmaya gerek yok, o kadar siyasetten teklif gelmesine rağmen Balduk bunu da kabul etmedi ve sakin hayatı yaşamayı seçti. Bence Balduk gibi bu memleket için sağlığından bile fedakarlık yapmış insanlar sakin hayat yaşayamazlar. Bu kadar fedakarlığın karşılığında ise Balduk gönül kazandı, en önemlisi onbinlerce insanın duasını kazandı. Belki de özellikle sağlık yönünden ayakta kalmasında o dualarında büyük önemi vardır. Ağabeylik yapacak ender isimlerden biridir… Gelelim Hanifi Öksüz’e, Kahramanmaraş’ta birinci kuşak iş adamları toplumun arkadaşları gibidir. Daha üç beş yıl yıl öncesine kadar (İkinci kuşak yetişinceye kadar) bindikleri arabalarıyla, sürdükleri yaşam şartlarıyla orta derecede bir aileden farklı değillerdi. Birçoğu da hala değildir. Toplumdan kendini soyutlayıp yüksek gördüğün zaman zaten toplumun değerleri adına kaybın orada başlar. Fakat bu soyutlanma ve böbürlenme şimdilik gördüğüm kadar bizim sanayicilerimizin birçoğunda yok. Hanifi Öksüz’de bunlardan biri… Kahramanmaraş’ta yaklaşık 10 bin kişiye iş istihdamı sağlayan, ortaklık kültürünün gelişmesinde önemli köşe taşlarından biridir Sayın Öksüz… Bugün geldiği konum, Türkiye’nin sayılı holdinglerinden biri oluşu onu en büyük şikayetimiz kıskanmanın menzilini aşırmış durumda… Öksüz gibi onbinlere istihdam sağlayan bir iş adamının zamanının ne kadar kıymetli olduğunu bir düşünün. Her çalıştaya katılan Öksüz, geçtiğimiz ay gerçekleşen Turizm çalıştayına da gelerek sabahtan akşama kadar kent için fikirleri dinledi, kentin turizmde nasıl yükseleceğiyle ilgili fikir alışverişinde bulundu. Öksüz sonuçta Turizme yatırım yapmayacaktı. Sosyal sorumluluklarını da yerine getiren bu tür iş adamları artık ekonomik sorunları aşmış, belli bir yaşa gelmiş, sözü dinlenen bir yapıya bürünmüşlerdir. Biz bunu memlekete hizmete dönüştürebiliriz. Nasıl mı? Çok konuşan ve her şeyi eleştiren, her tarlada bir horoz yetiştirerek seslerimizi çıkartmak yerine bu isimlerin etrafında toplanıp tek yürek, tek bilek olarak sesimizi gür çıkarabiliriz. Benimki sadece bir öneri, şöyle bir düşünün bence…..