Başlığa meslek seçimi deyip türlü mevzuları yazdığımın farkındayım. Şüphesiz yazı dizisi halinde düzenlediğim için farklı durumlara değinmem gerekiyordu. Eğitimde yapılan yanlışlıklar hakkında türlü farkındalıklara da sahibim çok şükür. Herkesin dilinden düşürmediği “eğitim ve öğretim sistemi yanlış” sözcük öbeği, şikâyet ettiğimiz fakat bir türlü üzerinde düşünmediğimiz bir durum, klişe oldu artık bunu biliyoruz.
Peki ne yapılabilir ya da ne yapmalıyız?
Şimdi kimsenin üzerine alınmak istemediği bir durumdan bahsedeceğim. Çocuğa eğitim önce ailesi tarafından verilir. Yüzleşmekten kaçınsak da en temel eksiğimiz ne yazık ki bu! En kıymetli diplomaya sahip olandan hiç diploması olamayanımıza kadar hepimiz için eğitim sorunu ailede başlıyor.
Bizler de anne babamızın öğrettiklerinin üzerine katıp kendimizi eğitme çabasına girmiyoruz. Eğitimci ya da psikolog olmamız bile çocuklarımızı yetiştirirken teoride kalıyor ve pratikte anne babamızdan ne gördüysek onu uyguluyoruz. Çocuk yetiştirme üzerine eğitim alanlarımız da -istisnalar kaideyi bozmaz- acıdır ki bu haldeler.
Bir defa hiçbirimiz kendimizle barışmayı ve olanı kabullenmeyi öğrenemedik. Kendimizdeki eksikle yüzleşmeyi düşünemedik bile. Asıl sorun işte burada başladı. Popüler kültür neyi dayatıyorsa o olmak için çabaladık ve olamadığımız bu kültürün kıyafetini giymeye çalışsak da beceremedik olmadı, bedeni üzerimize büyük geldi. Popüler kültürden kastım görünen bir şey değil, özenilen ama tam bir örneği olmayan kültür. Yaşadığımız bölgeye göre değişiklik gösterebilen bir hastalık. Hatta şöyle diyebilirim bile “toplum için yaşama”, yakınlarımız için; “olmuş bu!” dedirttirebilme kültürü. Tüm ülkede hatta dünyada böyle ne yazık ki. “El alem ne der” diye başarılı olabilme, zengin olabilme, iyi olabilme kültürü! Başkası için yaşama kültürü! Bahsettiğim popüler kültür tamamıyla bu…
İyi olmam lazım! İyi görünmem lazım! Başarılı olmam lazım!
Ailemizin kendi -eksik- doğrularını bize öğretmesi ve bizim de öğrendiğimiz doğruları(!) çocuklarımıza aktarmamız. Eksikliklerimizi düşünüp yapamadıklarımızı ya da sahip olamadıklarımızı çocuklarımızda görmeye çalışmamız ya da onlarda yaşamaya yaşatma çabamız. Göz ardı ettiğimiz en büyük nokta, onların bizden bağımsız bir birey olduğu gerçeği!
Bunlar bilinç altımızda yatan travmalar fakat ne yazık ki ceremesini çocuklarımız çekiyor. Biz kendi anne babamızın öğrettiği önyargıların ve bakış açısı darlığının acısını çektik. Onlar da bizim doğru bildiğimiz yanlışlardan dolayı acı çekecekler. Onlara ayrıcalıklı hissettirme, ayrıcalıklı yaşatma çabamız, oldukları halini değil, görmek istediğimizi görme telaşımız, pohpohlamamız ve asıl vermemiz gereken sevgi, saygı, hoşgörü, merhamet, yetinebilme duygularını göz ardı edip, neye dönüştüklerinin farkına varmadan yanlışlarımıza devam etmemiz.
Ve neticesinde, bencil, kendini diğer insanlardan üstün gören, aslında kendine yetemeyen ve girdiği ilk sosyal çevrede dışlanan, uyum sağlayamayan çocuklar olarak topluma dahil olmaları
“Hadi canım oradan benim ailem bana yanlış bir şey öğretmedi!” dediğinizi duyar gibiyim. Eğer böyle söylüyorsanız kendinizi, hayatı, insanları davranışlarınızı ve düşüncelerinizi bir sorgulayın… Kendinize dışarıdan bakıp duygu ve düşüncelerinizi bir başkasıymışsınız gibi değerlendirin.
Malum ayrıcalıklı gösterme, yaşatma ve pohpohlama çabası çocuklarımızın kişiliğini eksik ve yanlış biçimde besliyor. Asıl ihtiyaçları olan güven, sevgi ve hoşgörü hissettirilemiyor bile… Çünkü anne babalar da daha öncesinde bunun farkına varmamış ya da vardırılmamış, bahsettiğimiz kültüre uygun olmak için fazlasını istiyor çocuktan hep daha fazlasını…
Sonrasında, verdiğimiz bu kadar emeğin (!) Oldurmaya çalıştığımız çocukların, en ufak başarısızlığında ya da çizdiğimiz rotadan şaşmalarında! Onları birer hiçmiş gibi gördüğümüzü ve nasıl değersizleştirip çöp haline getirdiğimizi anlayın…
Velhâsılıkelâm, önce kendimizi iyileştirmeli sonrasında çocuklarımızı en doğru şekilde yetiştirmeliyiz. Ailede başlayan eğitimin sonrasında ancak öğretim döneminde eğitim ve öğretime laf atma hakkımız doğar bunu unutmayın!