Son zamanlarda gerek görselbasında(televizyon, internet) gerekse yazılı basından yurdum haberleriniizlemeye yüreğimiz dayanmaz oldu. Arkadaşlarla sohbet ettiğimizde bu haberleriizlemiyorum diyenler çoğaldı. Aile faciaları, cinnet haberleri toplumunpsikolojisini etkilemeye başladı.

Dertleşmelerin, paylaşmalarınazaldığı ve özellikle geçim sıkıntısı,lükse aşırı düşkünlük bu toplumun aile kimyasını gerçekten bozdu. Baba veyaanne cinnet geçiriyor, baba katil oluyor.

Normal zamanda çocuklarını canıgibi seven bu anne ve babalar,  bir andagözü dönmüş bir katile nasıl dönüşüyor ki, çocuklarına, anneye ve kendi canınakıyıyor.

Peki, bu haleti ruhiye içine nasılgiriyor bu insanlar? Son günlerde artan cinnet haberleri aslında toplumsalsancıların sinyalidir. Bu konularda yazılarımda sürekli toplumdaki sosyaloluşumlardan ve çözüm yollarından bahsetmiştim.

Ne yazık ki vurdumduymaz olduk,annesini babasını öldürebilecek kadar ileriye giden gençler ve ailesiniçocuklarını katleden babalar, hastasına şifa dağıtmaktan başka düşüncesiolmayan doktorların katledilmesi vereceğimiz bir dolu örnekler toplumun üzerinebir karabulut gibi çökmüş.Bu insanların sosyal konumlarıyla ve ruh halleriylekurumlar olarak veya toplum olarak kaçımız ilgilendik! İlgilendik doğru, amaonların cinnet hallerini bir magazin programı gibi şovmenlikle adlandırarakizledik ve konu kapandı, ey ülkemin güzel insanı film yeni başlıyor. İnsanayakışan bir tavırla oturup düşündüğümüzde bu acıklı gerçek filmin senaryosununyazılımında, toplum olarak hepimizin katkısı vardır! İnsana ait olguları,duyguları yok edersen o insandan ne bekleyebilirsin. Biz her şeyden öncebirbirimizi anlamayı paylaşmayı unutmuşuz, kalabalıklar içinde benim insanım yapayalnızçaresiz kalmış ve psikolojisi bozulmuştur. Olan olaylara şovmenlik gözüylebakan zihniyetlere soruyorum:”senhayatında hiç çaresiz kaldın mı?”.

Empati kurulamayan toplumlarda suçişleme oranı da yüksektir. İnsan; Sevgiyi de nefreti de

uzlaşmayıveya saldırganlığı ruhunda barındıran bir varlıktır. Toplum olarak bireyselolarak

insanın artı yönlerinianladığımızda veya motive ettiğimizde suç oranı düşmüş huzurlu bir toplumlakarşılaşabiliriz. Empati, bir insanınkendisini başkasının yerine koyarak o insanın duygu ve düşüncelerini doğruolarak anlama sanatıdır. Meselenin özü budur aslında. İşte bu anlama veyaanlatma sanatını kaçta kaçımız uygulayabiliyoruz? 

  Empatinin;kendini ifade etme, toplumsallaşma, sosyal duyarlılık ve topluma uyum ilepozitif bir ilişkisi vardır. Sosyal duyarlılığı yüksek olan kişiler aynı zamanda, empati kurma becerisine de sahip kişilerdir.

Bizler toplum olarak, birbirimizi anlayabildiğimiz süreiçerisinde, gerçek huzuru yakalayacağımızı unutmayalım. Günümüz yaşantısındaki sosyal kopukluklar,bir sevgi boşluğu oluşturmuştur. Sevgiyi yitirmenin sonucu, güzelliklerimizi debirlikte yitiriyoruz. Sevgisizlik toplumsal bunalımların başlangıç noktasıoluyor. Eski Sohbetlerdeki hayatı paylaşmanın inceliği, toplumsal huzurun birnevi sigortasıydı.
Bugün apartman kapılarında, birbirimize bir selamı dahi çok görmeye başladık!
Sorumlulukduygusunun şeklini, tavrını belirleyen kültürel ve manevi değerlerdir.İnsanların yaşam felsefesini oluşturan ölçülerden biride sosyaldeğerlerimizdir.

 Kişi hayatı kapsayan bilgilerini yine sosyalhayatın içinden alır. Toplumsal değerlerden uzaklaşmak insanları kişilikproblemleriyle karşı karşıya bırakır.

Kişi özelhayatıyla, sosyal yaşamın da sınırlarını belirleyici olmalı, yani dengeyi kurmalı,aksi olan toplumlarda, kişisel veya toplumsal sıkıntılar gündeme gelmektedir.

Bir diğer yönüyleiletişim önem arz eder; babalar, anneler çocuklarıyla, dışarıda insanlarbirbirini samimi ve dostça dinleyerek, anlayarak hem kişisel hem toplumsal huzurundinamikleri olmalıyız.

Sosyalyaşantımızda, ahlaki ve vicdani kurallarda bu ilişkilerin anahtarı, bekçisiolmalıdır.

Hoşça kalın!