Toprağı altın,
Meyvesi yaşam,
Havası bin can,
Suyu damarlarımda ki kan olan;
Sılamı senin için terk ettim…
Küfrü bile dua kadar kıymetli,
Tokatı bile okşar gibi şefkatli,
Kılıma zarar gelse canını kapan,
“yavrum derken sinesi sıradağlar gibi heybetli,
Anamı; senin içinterk ettim…
Cebi cebim,
Neş’esi neşe’m,
Üzüntüsü beni dilik dilik eden,
Canını çekinmeden önüme seren,
Arkadaşım; senin için terk ettim…
Sen de terk edersem gel.
O zaman;
Seni bülbüllerin ötüştüğü,
Çiçeklerin gülüştüğü güzelliklerin akıştığı,
Masallarda ki saraylar gibi;
Sihirli, heybetli, dört odalı,
Her odasından sevda taşan,
Şadırvanından sevda akan,
Kötülüklerin ayak basamayacağı,
Mikropların canlı girip cansız çıktıkları,
Ruhumun kanatlanıp uçuştuğu,
İyiliklerin kucak açtığı;
Bir yere götüreyim seni,
En büyük sevdamı sunabilmek için.
Ama dediğim gibi,
Sende benim gibi;
Sana kucağıyla beşik olan sılanı,
Uğruna saçını süpürge eden ananı,
Değerine paha biçilmeyen arkadaşını
Terk edebilirsem gel…