“Ülkücü Hareket’in mücadele dolu geçmişinde ayakta kalmasına vesile olan en önemli özelliği, Ülkücülüğün temel esaslarından olan Lider-Teşkilat-Doktrin üçlemesine olan sarsılmaz bağlılığıdır. Ülkücülük, yapısı gereği yoğun mücadele gerektiren bir harekettir. Bu mücadelelerin üstesinden gelebilmek ancak çelik gibi bir irade ile mümkündür. Eğer bireylerin iradesi, camianın bütününde tezahür edebilir ise, hareketin amacına ulaşması mümkün olur. Bir bütün olarak mücadele edecek Ülkücü Hareket’in çelikten iradesini inşa eden yegâne şey ise Lider-Teşkilat-Doktrin üçlemesidir.” Bu bilgiyi Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı’nın Resmi İnternet sitesinden aldım. Buradan yola çıkarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve onun yolundaki dava adamlarıyla ilgili sınıflandırmak istedim. Öncelikle MHP normal bir siyasi hareket değildir, bir ideolojisini, vatan, millet, bayrak ilkesine indirgemiş ülkenin köklü siyasi geçmişi olan bir harekettir. Yukarda da belirtildiği gibi Ülkücü harekette Lider-Teşkilat-Doktrin  (Eğitim) çok önemlidir. Teşkilat tamam, Doktrin de tamam olduğunu biliyoruz gerçekten son 15 yılda özellikle ülkü ocakları birer okul haline gelip vatanını, milletini, devletini, bayrağını seven ve o değerlere sıkı sıkı bağlayan bir gençlik yetiştirmektedir. Gelelim lidere, bence her zor durumda devletinin yanında olan, ülkücü hareketin yapması gerekeni yapan, büyük bir devlet adamı Devlet Bahçeli’de yerinde bir liderdir. Bu ülkenin gezicileri, sözde cumhuriyet koruyucuları, protestocuları sokağa çıktığında ülkücüler de sokağa çıksaydı sonunun ne olacağını düşünemiyorum bile. Ama Lider Bahçeli emrindeki ülkücü harekete sağduyulu bir şekilde durdurdu ve sokağa çıkartmadı. Yazımın devamında Meral Akşener ve ülkücü hareketin içerisinden gelen grupla ilgili yazmak istedim. Önceki gün Akşener Kahramanmaraş’a geldi, Liva düğün salonunda hınca hınç bir kalabalığa hitap etti. Burada mevcut yönetime muhalif MHP’liler, bazı BBP’liler ve CHP’liler vardı. Önce kulaklarıma inanamadım, bir ara bir birine zıt olan bu üçlü nasıl olup da aynı çatı altında bir araya gelebildiler. Hatırlayın 1980’li yılları, ideolojik açıdan tam bir birine zıt olan iki grup nasıl olurda bir araya gelebilirlerdi, burada amaç neydi, menfaat neydi? Bunların perde arkasına bakmak lazım. Bu üçlüyü bir araya getiren neydi? Meral Akşener’i çok sevdiklerinden mi? Akşener’in kökeni ülkücü de değil. Ülkücülük kişilere mi bağlı, zamanın olaylarına mı bağlı? ‘Ülkücünün tanım ve görevleri arasında; “Bu mücadelelerin üstesinden gelebilmek ancak çelik gibi bir irade ile mümkündür. Eğer bireylerin iradesi, camianın bütününde tezahür edebilir ise, hareketin amacına ulaşması mümkün olur.” İfadesi de yer almaktadır. Ülkücülerin çelik gibi iradeleri vardı, ne oldu da Akşener’e kaydı? Merak ediyorum. söz konusu vatansa gerisi teferruat değil mi? Camia içerisinde bölünme bu hareketin amacına ulaşmasına engel olur. Ben az yazım siz çok anlayın…