Siyaset çok farklı ortam.  Grupların çatıştığı, menfaat çatışmalarının hep önde olduğu bir kavram. Böyle olmaması gerekiyor belki ama, maalesef benim  memleketimde gördüğüm bu. Her fırsatta söylerim, siyasete çok aklım ermez diye.  Fakat durum öyle bir hale geldi ki, Başbakan yardımcımızın görevini bırakması, kabine dışı kalması artık kadınların “GÜN”lerinde gündem maddesi olacak duruma geldi. Memleket neredeyse ikiye ayrıldı. Sevinenler ve üzülenler. Bu memleket bir daha Başbakan yardımcısı görmez. Zaten Başbakanlık sistemi kalkacak ortadan. Üzülenler, memleketin siyasi gücünün azalması anlamında, gayet saf ve halis duygular içerisindeler. Onlara teselli olarak, geride kalanların daha da güçlü olarak memleket siyasetini devam ettireceklerini söyleyebilirim. Keza; Veysi kabine dışında kalmasından sonra geldiği memleketinde, siyasette duraklama olmayacağını ve hizmete devam edeceğini beyan eden açıklamalarda bulundu. Buraya kadar sıkıntı yok. Esas sıkıntı ve çözülmesi  gereken, sevinenlerin ne için sevindiğinin sebebi.. Sevinenleri de birkaç gruba ayırmak mümkün. Menfaatlerine ters düşmüş olabilir. Çünkü siyaset, hizmet sektörüne benzer. Herkesi memnun etmek mümkün değildir. Siyasetçininde, üzülenlerin sayısını artırmak için rutin işlerinin dışında iz bırakacak icraatlara imza atması gerekir. Şu kadar yatırım yaptı bu kadar iş yaptı demekde, üzülmek yada sevinmek için yeterli sebep değildir. Yatırım ve benzeri işler, bir siyasetçi için zaten asli görevdir.. Kaç garibana iş kapısını aralamış, kaç garibanın destek olmuş ona bakmak lazımdır. Kendi hemşehrilerini bırakıp, dışarıdakilere kol kanat germenin sonucu, sevinenlerin sayısında artış demektir. Siyasetçinin şapkasını önüne alıp ben ne yaptım ya da yapamadım demesi gereklidir. Günün birinde herkes düz vatandaşlık sınıfına geçtiğinde, Allah razı olsun dedirtmek önemlidir.