23 ağustos 1516 tarihinde cennet mekan Yavuz Selim Han idaresindeki Osmanlı ordusu İslam dünyası üzerindeki gücünü taçlandırmak, orta doğudaki karışıklara son vererek Mısır’a hakim olabilmek amacıyla Mercidabık ve Ridaniye seferlerine çıktı. Osmanlı idaresine aldığı, yaklaşık 300 yıl güven ve huzur içinde yaşayan bu topraklara küresel güçler tarafından nifak tohumları atıldı. Ama bir türlü ekilen tohumları hasat etmekte anlaşamadılar. Tarihte; kan, gözyaşı, kin ve korkunun hiç eksik olmadığı bu coğrafyayı kullanan Avrupalı Devletler, insanlara barış, huzur, zenginlik ve özgürlüğün vaadinde bulundular. Bölge halkı sömürge peşinde sarhoş olan Avrupalıların gerçek niyetlerini anlamakta zorlandı ve hala da anlayamadı. Ortadoğu’da görünüşte müttefik ama birbirine rakip devletler ABD, İngiltere ve Rusya’nın jeopolitik, stratejik, ekonomik, siyasi, askeri, psiko-sosyal hatta dinsel üstünlük sağlamaya çalışmaları, eski kıtaların jeopolitik merkezini oluşturan Doğu Akdeniz ve Ortadoğu bölgelerinde egemen güç olarak kalma hesabına girdiler. Bunu yaparken bölgedeki piyon devlet, devletçik ve grupları kullanma zorunluluğu vardı. Bu coğrafyaya böl-parçala-yönet anlayışı ile hakim olmak isteyenlerin, yanlarında güçlü bir Türkiye görmek istememelerinden daha doğal ne olabilir. Ortadoğu istedikleri gibi şekillenirse sıradaki devlet belki de Türkiye olacak. Bu projelere yabancı değiliz. Yakın tarihe 1.Dünya Savaşı öncesine gitmek yeterli. Hem İngiltere hem de Rusya Türkiye’nin doğusunda bir Ermeni Devleti kurulmasını arzu etti. İngiltere bağımsız bir Ermeni Devletinden yanayken Rusya kendine bağlı bir Ermenistan kurulmasından yanaydı. İngiltere, Rusya’nın İskenderun Körfezine inmesini önlemek, sömürgelerini güven altında tutmak için bağımsız Ermenistan isterken Rusya sıcak denizlere rahat inmek için bağımlı devlet istiyordu. Görüldüğü gibi mesele çıkar meselesiydi. Türkiye’nin de çıkarları gereği bu coğrafyada nefes almasından daha doğal ne olabilir. İran’ın Türkiye’nin Ortadoğu politikasına karşı çıkması için belki söylenecek bir cümle şu olabilir: Yavuz’ un Çaldıran ve Mercidabık seferleri ile Şah İsmail’ in Şii İran Devleti’nin yıkılmasının acı ihtirası. Bu tarihi analizleri günümüz olayları açısından değerlendirmek gerekiyor. Türkiye, sınırın Suriye tarafında "terörden arındırılmış bir bölge" oluşturmak amacıyla başlattığı Fırat Kalkanı Harekatı kapsamında El Bab kentinin DAEŞ'den alınmasının ardından bir sonraki hedefin Münbiç olduğunu açıkladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aralık ayında yaptığı bir konuşmada, Türkiye'nin hedeflerini şöyle tarif etti: "Terörden arındırılmış güvenli bölge diye bir tezimiz var. Başından beri bunu söylüyoruz bu olmazsa Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa her zaman tehdit altında. Dertleri ne? Kuzey Suriye'de yeni bir devlet kurmak. Biz böyle bir devletin kurulmasına müsaade etmeyeceğiz. Bu böyle bilinmeli." Türkiye gerek sınırlarının güvenliği gerekse olası bir yapılanmaya karşı Suriye de kalmak zorundadır. Aksi halde ortaya çıkabilecek yeni siyasi,terör oluşumlarına müsaade etmemiz ülkemizin bekasına konulmuş birer bomba olacaktır.