Birah çekerek, başlamak zorunda kaldım yazıma. Hele bu memlekete aşık birinsansanız bir sevda türküsü gibi,düşmez dilinizden Kahramanmaraş. Biraz eski heyecanlardan bahsetmek istiyorum.
Bakırcılar çarşısından şöyle bir uzandığımızda,seslerin ahenkli inişlerinde geçmişin izlerini yakalarsınız. Kahramanmaraştarihi zenginliği ve kültürel değerleri ile geniş bir mozaik. Bu mozaikte nelerbulunmaz ki; dondurma kültüründen oymacılığa, tekstilden bakırcılığa biberciliğeuzanan dopdolu maharetlerimiz. Şehrimizin geçmişinde ipek yolunun bıraktığı,kültürel zenginlikler. İnsan çeşnisinin fazla olması sebebi ile geniş birkültür yatağı. Bunların temelinde bizi ayakta tutan, sağlam geleneklerimiz,yavaş, yavaş kaybolmaya yüz tutmuş. Temelinde insan sevgisi ile bezenmiş, ogüzelliklerimiz nerede? Hele bizim bir araya geldiğimiz toplantılarda, insanaait bütün değerlerle, Maraşlı olmanın, insan olmanın güzelliğini yaşardık. Kışgecelerinde soba başlarında, yüreklere sıcak sohbetler dökülürdü. Ogüzellikler, yardımlaşmalar, rahatlamaları birer, birer yok ediyoruz. Birbirimizekalben de yakın olduğumuz ahşap evlerden sıyrılıp, apartman hayatıyla içimize kapandık.Kalp kapılarımızı da çelik kapılarla kapattık. Cıvıl,cıvıl bir Maraş yerineiçine kapanık bir toplum oluştu.
J.Rahsen ‘in dediği gibi ”İnsan kendininfarkında olmadıkça bir hiçtir” Bunun için kendimizden ve yaşadığımızsokaktan başlamalıyız ne doğru, ne yanlış diye sorgulamaya! Mekânlar insanları,insanlarda mekânları şekillendirir. Burada bu yaptırımları, en iyi yönleriortaya çıkaran insanlardır Çünkü hayat bize istediklerimizi sunar, öyleyseistemesini niye becer edemiyoruz. Diğer kentler nasıl yapıyor bu bu işi öyleysebizde bir sosyolojik eksiklik var toplum olarak. Bu kentin çıtasının nerdeolmasının bilinci mi yok insanımızda! Tarihi yapısı ve coğrafi konumuylaKahramanmaraş bunu çoktan hak ediyor.
Bir birimizle selamlaşmayı bile çokgörmeye başladık, sohbetlerde matematiksel konu-
larağır basmaya başladı..Toplumlar kültürüyle ayakta kalır,Devletin bütünlüğünetemel olur
kimlikolur. Teknolojiyi takip ederken, kültürel zenginliğimizi de muhafaza edelim.
Uzunoluk’ tan şöyle bir uzandığımızda.Sütçü İmam çeşmesindeki berraklıkta, korunan bir namusun şerbetini içersiniz!
Savurduğu süt kadar saf imanın danaldığı inançla düşmana ilk kurşunu sıkan, Sütçü İmamın torunları olduğumuzu unutmayalım.
BirCuma namazın da bağımsızlığa ilk adımı
atan,bayrağımıza sahip çıkan bir neslin çocuklarıyız. Bir çınarın heybetli gölgesinde,Sütçü
İmamınmezarı, şahsiyeti bizler için önem arz eder. Yaşlı çınar nöbetine devam ediyor,edecekte! Kendini kurtaran şehir olmanın şerefini taşıyan bu şehir, kendi özkültürünü de
korumasınıiyi bilir, bilmelide!
İşte bunun içinkültürel varlıklarımıza, değerlerimize hep birlikte; sahıs olarak
kurumolarak sahip çıkalım!
Buşehir mevcut kültürel değerleriyle, tarihi dokusuyla iyi bir tanıtım
bekliyor.Bu kutsal görevde kurumların, yetkili mercilerin diyalog içinde, tarihçisiyle,kültür adamlarıyla iş birliği içinde harekete geçmesini bekliyoruz. Çünkümemleketimiz yazarıyla şa-
iriyle,tarihçisiyle, sanat adamlarıyla dolu bir bir potansiyel. Bütün mesele iyi koordinasyonlabu insanları bir araya getirmek. Bizler de bu işin içinde biri olarak düşengörevin, bir kutsiyet olduğuna inanıyoruz.
Bu kentin üzerine ne de güzel dökülmüş Şair Mehmet Gemci hocamızın şu birkaç mısrası;
BurasıAhırdağı şehri
Mevsim sonyaz
Gayrı damlardaki firikler de tarhana olur
Ve inceden inceye dizilerek kilere konur
Artık evlerde sobalar kurulur
Misafirlere kuru üzüm ve ravanda şerbeti ikram edilir
Sıcak sohbetlerin kıyısına bir de cevizler kırılır
Çay demlenir, muhabbet koyulaşır ve gece uzar
Söz, Necip Fazıl, Karakoç ve Zarifoğlu’na varır
Mehmet Akif ‘in ‘Bülbülü’ nden geçilerek
Yahya Kemal’in ‘Rindlerin Ölümü’ nde durulur