“Akan su pis tutmaz” Kim demişse yanlış demiştir. Yanlışı sürdürmekse bir aldanıştır. Ya da bugün doğruluğunu yitirmiş, eskimiş, güncelliği kalmamış bir deyiştir, belki de… Belki de, insanların doğayı kirletmediği, bakir doğa koşullarında söylenmiş olabilir. Ne olursa-olsun gerçek ortada. Yanlışa devam etmekse ezberci bir akıl körlüğüdür. Lağım suları, fabrika atıkları da akıyor. Karıştığı koca barajları bile kirletiyor. Ekolojik dengeleri bozuyor, organizmaların bile yaşamına olanak vermiyor. Sanayinin gelişimiyle başlayan, acil çözüm bekleyen bu çevre sorunu hâlâ güncelliğini koruyor. Kimi duyarsız, aymaz sanayicilerimiz, atıklarını su kaynaklarına boşaltmaktan çekinmiyorlar. Bunun bir insanlık suçu olduğunun ya da yüklendikleri vebalin ya farkında değiller; ya da çıkarlarının güdümünden kurtulamıyorlar. Çıkarının güdümündeki insanoğlu, yaşadığı doğanın dengelerini bozmaya devam ediyor. Ekosistemin ve ekolojinin doğal işlevinin bozulmasından doğan zararların geri kendine döneceğini bile, bile, yanlışa devam etmek, bir aymazlık değilse, ya nedir? Sık-sık yazılı, görsel ve işitsel medyadan sucul türlerin toplu ölüm haberlerini aldıkça önce duyarlı bir insan, sonra da vatandaş olarak içimiz acıyor ve tepkilerimiz artıyor. Ne var ki kamuoyunun, sivil toplum kuruluşlarının duyarlılığı yetersiz kalıyor; olumlu tepkilere dönüşemiyor. Bu nedenle yetkililer ve sorumlular üzerinde gereken kamuoyu baskısı oluşturulamıyor. Sorun sahipsiz kalıyor. Çok hayati olan ekosistemin ve ekolojin can damarı suların kirlenme sorununa duyarsızlık, bence bir insanlık suçu olarak algılanmalı, dileği var içimde… Görülüyor ki akan sular artık pis tutuyor. Bundan öte içindeki zararlı maddeler nedeniyle de başta sucul canlıların, onlarla beslenmek zorunda kalan insanların sağlığını da tehdit ediyor, değil mi?