MERAK etmeyin, “Hayri Bey” demeyeceğim, zira ben artık zorunlu kalmadıkça mahkeme gününe kadar yazmayacağım da…
Şimdi şöyle bir soru soralım: “Kahramanmaraş’ın en önemli problemi nedir?”
Sanırız 100 tane yanıt çıkar, bu sorudan ama asıl önemlisi ne, biraz hafıza tazeleyelim…
1980’li yılların sonu…
Ülkeyi Şanlıurfa’dan başlayıp Gaziantep’e, oradan Adana’ya, Adana’dan sonra da batıya bağlayacak olan otoban yapılıyor.
Ne kadar mücadele etsekte yolu Kahramanmaraş sınırlarından geçiremedik!
Geçiremedik çünkü Kahramanmaraş olarak Antepli Abdulkadir Konukoğlu gibi partilerüstü bir *- “uç beyi”miz, bir “ağabey”imiz yoktu.
O zamanki imkanlarımızla bunu yazdım çizdim ama her zamanki gibi, vay sen misin bunu yazan, “kraldan çok kralcılar” beni topa tuttu.
Yıl 1989…
1989 yılında GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi) adı altında hazırlanan Master Plan ile tarım, sanayi, ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal ve kentsel altyapı yatırımlarını da içine alan bir bölgesel kalkınma projesi yapılıyor.
Nefesimiz yettiğince bas bas bağırdık, “Allah rızası için, Cumhuriyet tarihinin en önemli ve en kapsamlı bu projesinin içine Kahramanmaraş’ı da alın” diye.
Nafile almadılar çünkü Kahramanmaraş olarak Antepli Abdulkadir Konukoğlu gibi partilerüstü bir “uç beyi”miz, bir “ağabey”imiz yoktu.
Yıl 1990…
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Kahramanmaraş’ı kanser deposu yapacak bir icraata hazırlanıyor. Şükrü Nalkesen’in çıkardığı Öz Hakimiyet Gazetesindeki sütunlarımızda veryansın ettik, bu memleketin sahipsiz olduğunu bilsek de “Bu memleket sahipsiz mi sanıyorsunuz?” diye manşetler attık.
Yine vay sen misin bunu yazan, bizi “ortalık karıştırıcı, fesat tohumları ekici güruhun başı” diye lanse ettiler. Yine bir “uç beyi”miz veya “ağabey”imiz yoktu, yalnız, bir başımıza kaldık.
DİPNOT: Allah gani gani rahmetler eylesin. Konuya dönemin milletvekili Atilla İmamoğlu tek başına sırtladı ve bu faciayı önledi. Bu vesile ile El Fatiha…
Yıl 1994…
Bugün Google’da yapılan “dünyanın en saçma binası” araması sonucunda yaklaşık 290 bin sonuç arasında ilk sırada Kahramanmaraş Özel İdare binası çıkıyor.
Bu bina 1994’te yapılmaya karar verildiğinde, Sermet Çuhadar’la beraber yapımına şiddetle karşı çıkan iki kişiden biriydim. Bu millet Çuhadar’a “binanın enkaz ihalesini alamadığı için” karşı çıktığı iddiasını, bana da “Doğru Yolcuyum diye zamanın ANAP İl Başkanı olan inşaatın müteahhidi Yakup Aktaş’a muhalefet etmek adına karşı çıktığımı” öne sürdüler.
Kimseye söz geçiremedik çünkü Kahramanmaraş olarak insanları aklıselime davet edecek, karar alıcılara “duuuuur!” diyecek Antepli Abdulkadir Konukoğlu gibi partilerüstü bir “Uç beyi”miz, bir “Ağabey”imiz yoktu.
YANDI GÜLÜM KETEN HELVA DEMEMEK İÇİN!
TIPKI o türküdeki “bir of çeksem karşı ki dağlar yıkılır” misali değil mi?
Kahramanmaraş’ın ağabeyi veya Uç Beyi…
Tanıma uyan kim var?
A.Kadir Kurtul mu?
Şahin Balcıoğlu mu?
Alişan Arıkan mı?
Hanifi Öksüz mü?
Mehmet Kambur mu?
Tenekeci Kemal Usta mı?
İhsan Kurtar Abi mi?
Kaledibi Kebapçısı Yılmaz Usta mı?
Gömlekçi Nuri Abi mi?
Kadir Arifioğlu mu?
Kahramanmaraş’ın “Ağabeyi” veya “Uç Beyi” diyeceğimiz ve onu zorla da olsa bu koltuğa oturtacağımız kim var, yazın işte bir köşeye ama zorla, ama kibarlıkla, ama başka şekilde oturtalım o kişiyi o koltuğa!
Kızım sana söylüyorum, A.Kadir Kurtul Abi sen anla!
Biz bu ünvanı verecek bir isim bulamadığımız sürece, “Yandı gülüm keten helva” türküsünü söylemeye devam ederiz, bu biline…
*- Uç beyi: Türklerin Anadolu’ya girdikleri dönemde Bizans sınırlarına yerleştirilen akıncı beyleri, Türkmen komutanları. Bir anlamda sınır komutanı…
YATACAK YERİ ÇOK
NARKOTİK POLİSLERİNİN
SON günlerde denetimlerini iyice arttırarak Kahramanmaraş’taki uyuşturucu tüccarlarının ensesine çöken İl Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Narkotik polislerinin…
YATACAK YERİ YOK
SURİYELİLERİN
MEMLEKETLERİNİ savunmayıp kaçan, uğrunda ölünecek vatan duygusundan yoksun olan ama kendi kendilerine sözümona “kanaat önderi” diyen zengin Suriyelilerin…