HENÜZ 19 yaşında, İstanbul Fenerbahçe Orduevinde askerim.
Orduevinin eratı arasında bir sınıfsal durum söz konusu.
Aileden zengin veya ciddi torpilli olanlar, her alanda canlarının istediği kadar askerlik yaparken, diğer avam erat ise, nöbet, tuvalet ve banyo temizliği ile orduevinin genel temizliği, otopark bekçiliği vs. alanlarda aldıkları görevi ifa ediyorlardı.
Bendeniz de aynı dönemde askerlik yaptığım, İzmirli elit bir ailenin, İstanbul’daki ünlü magazin gazetecisi oğlu, Kenan Erçetingöz’le beraberim.
Yaşı tabiki bizden büyüktü.
Kenan, canı isterse askerlik yapıyor, istemezse sivillerini çekip, İstanbul gecelerine akıyordu.
Hayatımın ilk sınıfsal dramını orada görmüştüm.
Bu durum, “anarşist ruhumu”da ortaya çıkarmış ve içten içe isyan etmiştim.
HİKAYE BAŞLIYOR
İNTERNETİ bilgisayarı geçin, telefonun akılsızının bile olmadığı bir dönemdeyiz.
En büyük keyfim, bütün gazetelere her gün rahatça ulaşmam ve o dönemin sarı sayfalarındaki minik ilanlara kadar okumaktı.
İlan mı yoksa habermiydi tam anımsayamıyorum ama o dünyaca ünlü West Side Story, yani “Batı yakası hikayesi” müzikalinin AKM’de başladığını yazıyordu.
Konusunu da okuyunca içimdeki “Buna git Yener” diyen perilerin sözünü dinleyip, bir arkadaşımla beraber gittim. (Bu arada müzikal ne demek, ilk o gün öğrenmiştim)
*****
New York şehrinde nüfusları bir anda artan Porto Rikolulara karşı New Yorklu gençlerin tepkisini ortaya koyan bir müzikal Batı Yakasının Hikayesi. Porto Rikolular adada yaşanan bir savaş sonucu New York’a kaçıyor ve New York bir anda Porto Rikolularla doluyor. Kendilerine Köpekbalıkları adını veren grup, göçmen işçi sınıfının çocuklarından; önyargılarla karşılaştıkları metropolde yer edinmeye çalışan kararlı tiplerden oluşuyor. (Göçmenlik bitmeyen bir dram görüldüğü gibi dünya üzerinde)
“Bu konunun Maraş’la ne alakası var?” demeyin, az sabredin.
O YAKA DULKADİROĞLU, BU YAKA ONİKİŞUBAT
ŞİMDİ…
Şimdi yazının buraya kadar olan bölümünü okuduysanız, sırtınızı bi yerlere dayayıp düşünün!
Biliyor musunuz?
Hiç dillendirilmeyen bir sosyolojik durum var Kahramanmaraş’ta!
Bir tarafta kırsallıktan kurtulamayan bir Dulkadiroğlu ilçesi, diğer tarafta da özellikle yeni jenerasyonun ilgisini çekebilecek görsellikleri ve yaşam tarzı olan Onikişubat ilçesi…
Metropolün modern tarafında yer almaya çalışan bir öte yaka gençliği ve onları çok da kabullenemeyen bu yaka gençliği…
Onikişubat’taki kızlara takılmaya çalışan Dulkadiroğlu gençliği ile bu gençleri “varoş” diye ti ye alan Onikişubat gençliği…
Ve elim yazmaya varmasa da iki ilçenin gençliğinin birbiriyle olan gizli savaşı.
Yetmezmiş gibi üstüne bir de Suriyeliler konusu da cabası…
Belki çok dramatize ettiğimi düşünebilirsiniz ama bu yakada fabrikatör çocukları, öbür yakada o fabrikalarda çalışanların çocukları.
1950’li yıllarda New York’ta yaşanan durumla ne kadar benzeşiyor değil mi?
*****
SONUÇ: Duruma belediyelerden önce devlet el koyup bir çalışma yapmazsa, 10 yıl sonra daha vahim sonuçlarla karşılaşmamız sürpriz olmaz.
Bilmem Kahramanmaraş Valiliği bu konuya ilgi gösterir mi?
DİPNOT:Bu yazıma şarkı, türkü ve yatacak yer bölümlerini koymak hiç içimden gelmedi.