Kim ne derse desin ateş düştüğü yeri yakar. Her ne kadar canım yanıyor, içim kan ağlıyor, dese de ateş düştüğü yeri yakar. Ateş düştüğü yeri yakar, her ne kadar insanlar ağlasa da… Ateş düştüğü yeri yakar. Her ne kadar uzaktan görüp izlese de üzüntüsünü dile getirse de. Peki çözüm nedir? Ölmeden evvel ölmektir… Hataların tekerrür etmemesidir. Herkesin toplum olarak kuruluş olarak fert olarak hakk ve hukuka saygı duyarak yapılması gerekenleri yapmaktır; vatandaşlık görevimizi yapmaktır, her şeyiyle her şeye sahip çıkmaktır. Üç değil beş değil hatta on değil yüz hamle ötesini görerek hamlemizi yaparak harekete geçmektir. Her şeyi vaktinde ve saatinde yapmaktır. Ötelememektir, ertelememektir, yarına bırakmamaktır; çünkü ateş düştüğü yeri yakar… Ateş düştüğü yeri yakar… Dul kadın bilir kocasızlığı, yetim çocuk bilir babasızlığı, bir anne ve baba bilir evlat acısını, hasılı dostlar; ateş düştüğü yeri yakar. Her şey bir yana yaşayan bilir acıyı, kederi, ızdırabı, hüznü, yalnızlığı, kimsesizliği ve sahipsizliği… Ateş düştüğü yeri yakar… Ateş düştüğü yeri yakar. Tok anlamaz açın halinden, zengin bilmez fakirliği; varı bilen yoktan anlamaz. Dolu bilmez boşu velhasılı ateş düştüğü yeri yakar. Ateş düştüğü yeri yakar dostlar, iş olup bittikten sonra neye yarar ahu figanlar; sağlık gittikten sonra neye yarar, varlığı kaybettikten sonra neye yarar; gençlik elden gittikten sonra neye yarar… Önemli olan varken kıymetini bilmektir. Ateş düştüğü yeri yakar. Ateş bir kişiyi yakar, ateş iki kişiyi yakar; ateş üç kişiyi yakar, ateş dört kişiyi yakar. Anlayacağınız dostlar ateş bir evi, memleketi ve ülkeyi yakar. Ateş düştüğü yeri yakar… Türkiye olarak yüreğimiz, içimiz yanıyor… Her şeye rağmen her şey vatan için Türk milleti olarak başımız sağ olsun, Canım Türkiyem… Ateş düştüğü yeri yakar… ateş düştüğü yeri yakar… ateş düştüğü yeri yakar…