Yeni yapılan bir apartmanın dokuz odalı bir bölüğü, Ayaşlı İbrahim Efendi adında bir şahıs tarafından tutulmuştur. İsteyenlere oda kiralamaktadır. Yazarımızdan bu odalardan birini kiralamıştır. Kiracılardan ön plana çıkanlar arasında yazarımız, Ayaşlı, Halide, Şoför Fuat ve karısı Faika, Şefik Bey, Hasan Bey, Abdülkerim ve İffet Hanım, İskender Bey, Turan Hanım ve kocası Haki Bey’dir. Ayrıca yazarımızın arkadaşı Doktor Fahri Bey de romanımızın kahramanıdır. Yazarımızın Turan Hanım’la münasebeti geçmiştir. Hasan Bey yazarımızın hemşehrisidir ve apartmanda en içli dışlı olduğu kişidir. Turan Hanım odasında kumar oynattırmaktadır ve gelenin haddi hesabı yoktur.
Birçok kişi arasında da parasal yönden sorunlar çıkmıştır. Kumarda en çok karlı çıkanlar Turan Hanım ve İskender Bey’dir. Bu işi bilenler onlardır. Diğerleri ise sadece onlara kaptırmaktadırlar. Yazarımız bir bankada memurdur. İşini iyi yaptığından hem arkadaşları tarafından sevilir hem de müdürüyle arası iyidir. Yazarımız evde geçen olayları, işten gelince ondan öğrenmektedir. Hizmetçi, çok pis bir adam olduğu için Şefik Bey’den çok şikayetçidir. İskender Bey fabrikatördür ve zengindir. Haki Bey, karısı Turan Hanım’ın yazarımızla münasebetini görmezlikten gelmektedir. Yazar, Turan Hanım’dan etkilenmiştir ve ‘hayır’ diyememektedir. Ama bu, sevgi ve aşk yönünden değildir. Abdülkerim ve karısı İffet Hanım’ın başı çocukları ile derttedir. Çok huysuz ve sürekli ağlayan, diğer ev fertlerini de rahatsız eden çocukları vardır.
Doktor Fahri yazarımızı sürekli evlendirmek ve Turan Hanım’ı bırakmasını istemektedir. Turan Hanım kumar işlerini büyütünce evden ayrılıp, küçük bir ev alarak kendi kumarhanesini kurmuştur. Bunlar Ayaşlı’nın hiç hoşuna gitmemiştir. İşleri devam ettirmesi için kumar işini İffet Hanım üstlense de rahatsızlığı ve çocuğu yüzünden bu işte pek başarılı olamamıştır. Hasan Bey ve Ayaşlı’nın tek işleri akşamları çilingir sofrasını kurarak siyasi olayları tartışmasıdır. Halide bir adamdan hamile kalınca evden ayrılmış, yerine Raife Hanım hizmetçi olarak gelmiştir. Yazarımızın başına bela olmuştur. Sürekli kızlarını göndererek onlara iş bulmalarını istemektedir. Ondan sonra hizmetçi olarak Zıynet gelmiştir. Yazarımızın yani muhbiridir.
Bir gün Hasan Bey hastalanarak hastahaneye kaldırılmıştır. Bu durum Ayvalık’da yaşayan kızı Selime’ye haber verilmiştir. Selime yazarın aklını başından almış ve kendine aşık ettirmiştir. Bu ara yine Fahri yazarı evlendirme planları ile uğraşırken yazar bir yolunu bulup müdürünün kızı Melek hanımla nişanlandırılmıştır. Zaten Fahri’nin amacı da budur. Bir akşamla yazarımızla müdürünün evine gittiğinde Melek Hanım’dan gözlerini alamamıştır ve sonunda muradına ermiştir.
Bu olaylar olurken Hasan Bey’in durumu gittikçe kötüleşmektedir ve en sonunda ölmüştür. Yazar Selime’ye ne kadar kal dese de Selime bunu reddederek Ayvalık’a geri dönmüştür. Yazar Ayvalık’taki arkadaşları ile sürekli mektuplaşarak Selime’nin durumunu öğrenmektedir. Bir gün Selime tarafından geleceğini haber veren bir telgraf gelir. Yazar buna çok sevinir. Bu ara Şefik Bey ölür. Kafası kesilmiş bir şekilde ölü bulunur. Zaten arkadaşları o kadar düzgün insanlar değildir. İskender ortaklarının pis işlerinden dolayı hapse atılır. Doktor Fahri yazarımızı evden ayrılıp yanına gelmesi konusunda sürekli sıkıştırmaktadır ve ev halkı yavaş yavaş dağılmaktadır. Selim Ayvalık’tan döner ve yazarımızın ikisi için bir ev tutar. Fahri ile Melek, yazar ile Selime müdürün evinde nikahlanarak aynı gün dünya evine girerler. Ayaşlı ile kiracıları da ölüme ve ayrılıklara dayanamayarak dağılmıştır.
Ayaşlı kocası tarafından terk edilen Faika’yı da yanına alarak başka bir yere taşınır. Ayaşlı her zaman yazarı ziyarete gelir, bir zaman sonra ziyaretler kesilir. Bir gün Selime, babası Hasan Bey’i ziyarete gittiğinde yanında başka bir mezarında olduğunu fark etmiştir. Bu mezar ise Ayaşlı’nındır. Ayaşlı da bu hayatta yorgun düşerek hakkı rahmetine kavuşmuştur.