Madde bağımlılığı ile mücadelede toplumsal bilinç kazandırmadan, farkındalık sağlamadan mücadele amacına ulaşamaz. Sadece uyarıcı ve uyuşturucu ile mücadele demek eksik olur. Çünkü sigarayı içine almayan bir çalışma eksik kalır. Çünkü sigara diğer maddelere kapı aralıyor. Geçtiğimiz hafta ‘Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü’ dolayısıyla Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’nde “Hayatı Bırakma Tut Elimizi” konulu panel düzenlendi. Etkinlik Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan panelde konuşan katılımcılar, uyuşturucu madde bağımlılığını ‘Kimyasal Terör' olarak adlandırdı.
Programa konuşmacı olarak katılan ve merkezi Bakırköy’de olan Umut Çocukları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ferhat Şahin, 7 yaşında sokağa çıktığını ve şimdilerde derneğin başkanı olduğunu söyleyerek, kendi yaşamından da kesitlerle sokakta yaşamak zorunda kalan ve çalıştırılan çocukları, madde bağımlılığını ve çözümlerini konuştu. Şahin, yaşadığı olumsuzlukları derleyip topladığımda aslında sorunun sokakta değil, toplumda olduğunu gördüğünü söyledi. Şahin, “Sokakta işlenen suçlar skandal ya da vahşet olarak ele alınıyor ama adresi belirlenmiyor. Asıl vahşetin ne olduğu ise hesap edilmiyor. Aile ve toplum olarak bir çocuğu dışlıyor, yıllarca sokakta kalmasına göz yumuyorsun. Sokakta kalan çocuk topluma ancak öğrendiklerini yansıtır. Yıllarca sokakta kaldıktan sonra işledikleri suç vahşet olarak ele anılıp tüm suç onlara yükleniyor. Olaylara yüzeysel bakmamak lazım” diyerek devam etti. Sokakta kaldığı dönemlerde uyuşturucu maddeden çok uçucu maddenin olduğunu, şimdilerde ise yerini uyuşturucu maddenin aldığını, daha kolay ve ucuz fiyatlı olduğunu, uyuşturucu pazarının oluşturulması için başlarda ücretsiz verildiğini de sözlerine ekleyen Umut Çocukları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ferhat ŞAHİN, “Ne yazık ki uyuşturucu artık sokaktan aile ortamına sirayet etmiş durumda” diyerek, Esenler, Kuştepe, Esenyurt gibi bazı bölgelerde proje bazlı yaptıkları araştırmalarında şaşırtıcı durumlara tanık olduklarını söyledi. ŞAHİN, “Eskiden uyuşturucu kullananlar metruk yerlere saklanırdı şimdilerde ise belli düzeylerde ailelere şiddet uygulayarak kullandıklarını gözlemledik. Birde şu gerçek var ki anne babalarda birlikte bağımlı olmuş. Uyuşturucu ile bağımlılık konusunda eğitim veren kurumların sokak ile bağları kopuk. Pratik çalışma ile teorik çalışma ayrı” dedi. “Kısacası sistemin, kendisine format atması lazım” diyerek devam eden Şahin, Suriyeliler hariç nüfusunun yaklaşık yüzde 27’si çocuk olan İstanbul’da her 5 çocuktan birinin bağımlılığa yakın olduğunu, sokakta yaşayan çocukla sokakta çalıştırılmak zorunda kalan çocukların ayrılması gerektiğini, sokakta aileleri ya da çete diye tabir ettiğimiz grupların zoruyla çalıştırılan çocukların, zamanla sözlü ya da fiziksel saldırıya maruz kaldığını ve sonuçlarının da ağır olduğunu söyledi. Uyuşturucu ile mücadele konusunda, yaşayan ve gözlemleyen insanlar olarak, çözüm odaklı çalışmalarda her zaman yer almaktan onur duyduklarını belirten Ferhat Şahin, uzun zaman sokakta yaşayan ve toplum tarafından ötekileştirilmiş bir çocuğun kısa zamanda topluma entegre olmasının beklememesini, rehabilite sürecinde sabırlı olunması gerektiğini, geçmişi ve bu günü baz aldığımızda ise mücadele konusunda yetersiz kalındığını düşündüğünü ifade etti.
Kendisini “Damdan düşmüş biri” olarak tanımlayan ve çocuğunu madde bağımlılığından kurtaran bir baba olarak panele katılan Cengiz AKKAYA, 14 yıl boyunca çaresizlik ve yalnızlık içerisinde maddi ve manevi çöküş yaşayan ve iyileşme süreci içinde olan bir bağımlı yakını olarak konunun sadece bağımlı tarafından değil, aileye yarattığı travma boyutu ile de ele alınması gerektiğini söyledi. Uyuşturucu bağımlılığını “Bu bir kimyasal terördür” diyerek tanımlayan Akkaya, kalıcı, sürdürülebilir ve çözüm odaklı projelerin, hamasetten ve şovdan uzak tutularak, toplumsal geleceğimiz kaygısıyla ele alınması gereken bir sorun olduğunu söyledi
Bağımlılığın toplum sağlığı olarak ele alınması gerektiğini ifade eden bağımlı yakını Cengiz AKKAYA, “Biz önce şapkamızı önümüze koyup düşünmeliyiz. Bağımlılıkla mücadele etmek için aileler olarak ne paramız ne de bilgimiz yeterli. Bağımlılıkla mücadele ne tek başına çözülecek bir sorun, ne de halının altına süpürülecek bir konu değildir. Sağlıklı yaşam için çocuklarımıza ‘HAYIR’ deme bilincini anaokulunda vermeliyiz. O kadar yaygın bir durumda ki artık ne saklanacak, ne de ötekileştirilecek bir durum değildir. Bağımlılıkla ilgili ezberlerimizi bozmalıyız. 14 yıllık deneyimim bana gösterdi ki, bağımlılıkla mücadelenin reçetesi emek, bilgi, sabır ve sevgi. Ülke olarak uyuşturucu maddede kullanımında, kuşak yitimi tehlikesi ile karşı karşıyayız. Siyaset dünyasının bu konuya acilen el atması gerekiyor” diyerek konuşmasını tamamladı.
Panelde şahsım olarak şu ifadeleri belirttim:’ Her ne kadar uyuşturucu ile mücadele denilse de asıl tehlikenin sigara olduğunu vurguladım. Çünkü sigara diğer maddelere kapı aralıyor. Uyuşturucu ticareti yapanların ve organize suç örgütlerinin artık sosyal medya üzerinden de satış yaptığını, uyuşturucu çetelerinin çocukları bir rant kapısı olarak gördüğünü dile getirdim. “Güvenlikli sitelerde yaşayarak çocuklarımızı koruyamayız, Türkiye'de bağımlılıkla ilgili bilincin zayıf olduğuna işaret ettim. "Medyaya, sivil toplum kuruluşlarına, ailelere, eğitim kurumlarına ve belediyelere çok büyük görevler düşüyor.' Uyuşturucuya giden yolun sigara ve alkol alışkanlığı ile başladığını belirttim. Anne babaların özellikle ergenlik döneminde çocuklarıyla empati kurarak iletişimde kalmaları gerektiğini ifade ettim.
Panele konuşmacı olarak katılan Milli Takım Antrenörü Necmi KESKİN ise, kendisini bildiğinden beri sporla iç içe olduğunu ve duydukları karşısında şaşkınlığını gizleyemediğini ifade ederek, gençlerin ve çocukların spora yönlendirilmesi için üzerine düşen ne varsa programda hazır bulunan eski sporcu Cem Karaca ile birlikte yapmaya hazır olduklarını belirtti.