Geçtiğimiz hafta ‘Avrupa Uyuşturucu Raporu’ yayımlandı. Raporda ülkemize yönelik uyuşturucu kimyasal terör tehdidinin artarak devam ettiği vurgulanıyordu. Düşünsenize 375 çeşit sentetik kannabinoid türü var. Oyun büyük. Küresel güçler olanca güçleriyle bizlere tüm cephelerden saldırıyorlar. Hem de sistematik bir şekilde. Hedefte olan sadece ülkemiz değil, aynı zamanda çocuklarımız ve gençlerimiz de var. Türk Polisi suç çetelerine gece gündüz demeden var gücüyle operasyon üstüne operasyon gerçekleştiriyor. Madde ele geçirmede dünyanın en başarılı Polisi de ülkemizin güvenlik güçleridir. Lakin maddeyle mücadelede sadece her şeyi devletten beklemek olmaz. Bilinçlendirme ve farkındalık sağlamak için ailelere ulaşmak durumundayız. Sigaradan başlayarak, sadece kimyasal maddeler değil, tüm maddeleri kapsayıcı çalışmalar içinde olmalıyız. Ülkemizde her sene yüzbin insandan fazla insan sigaradan dolayı hayatını kaybetmektedir. Bağımlılıkla mücadelede sadece Polise değil, ailelere, medyaya, eğitim kurumlarına, Belediyelere ve STK’lara görev düşüyor. Bağımlılıkla ilgili olarak sahada olan bağımlı yakınlarından Cengiz Akkaya eğitim ve bilinçlendirme konusunda şu görüşlere yer veriyor: ‘ Uyuşturucuyla Mücadele Süreçlerinin üç temel ayağı vardır. Önleyici Eğitim, Arz Azaltımı ve Zarar/Talep Azaltımı. Arz Azaltımı; Güvenlik Bürokrasisinin görev ve uzmanlık alanıdır. Sınırların, gümrüklerin ve sokakların kontrolü ve denetimiyle ilgili süreçtir. Zarar/Talep Azaltımı; tedavi, rehabilitasyon ve sosyal adaptasyon süreçlerini kapsayan çok kapsamlı ve bir çok farklı bilim disiplinlerinin birlikte çalışmasını gerektiren en meşakkatli olan süreçlerdir. Önleyici Eğitim; bağımlılık sarmalına giden sürecin, yani sorunun en kritik aşaması olan süreçtir. Bu en kritik süreci kavradığımızda sorunun en önemli tarafına odaklanmamız gerektiği zorunluluğumuz, yani ‘Önleyici Eğitim’ olmazsa olmazımız olarak önümüze çıkar. Önleyici Eğitimin ne kadar kritik bir alan olduğunu kavramamız, bizleri toplum olarak daha anaokulu sürecinden başlayan nitelikli eğitim politikaları üretme sorumluluğumuzla yüzleştirir. Özsaygı ve özgüveni geliştiren, hayır deme farkındalığını ve becerisini besleyen nitelikli bir ‘Sağlıklı Yaşam Farkındalık Eğitimi’ yani. Çocukluk; neyin iyi, neyin kötü ya da zararlı olduğunun ayırt edilemediği bir dönemdir. Ergenlik; toplumsal sınırların zorlandığı, kimlik edinme çabasının yoğunlaştığı, bazı rol modellerin taklit edildiği ya da örnek alındığı dönemdir. Bu soruna ilişkin doğru veriler ışığında, konunun uzmanlarından oluşan bir komisyon eşliğinde ‘Önleyici Eğitim’ çalışmalarına yönelik bir müfredat oluşturulması için Milli Eğitim Bakanlığının adım atması, en önemli temel taşımız olur diye düşünüyorum. Uyuşturucuyla Mücadeleye ilişkin sokağın gerçekleriyle harmanlanmış bilimsel verilerle oluşturulmuş, ayakları yere basan gerçeklikte ve toplumsal mutabakatla sağlanacak bir toplumsal politika inşa etmek zorundayız. Kaynakların heba edilmeden sorunun çözümüne yönelik sonuç odaklı ve bütünlüklü kullanılması ve koordine edilmesi çok önemli bir husustur.

Günü kurtarmaya yönelik ve bütünlükten kopuk icraatlar bizi bir yere götürmez. Kullanım yaşının 10’lu yaşlara düştüğü gerçekliğimizle örtüşen kararlar almak ve adımlar atmak zorundayız. Yeni eğitim ve öğretim döneminde bu beklentileri karşılayacak adımların atılması umuduyla’