Bugünlerde İsrail’in orantısız güç kullanarak, Filistinlileri katlettiği, Mescid-i Aksa’nın hukuki durumuna meşruluk kazandırmaya çalıştığı coğrafyada, Siyonizm’in tohumları ve İsrail devletinin nasıl kurulduğunu ele alacağım. Balfourbildirisi , İngiltere'nin "Filistin'de bir Yahudi anavatanının kurulmasını" resmen kabul ettiğini duyurmak için yapılan bir açıklamadır. Yahudilerin anavatan davasında bir dönüm noktası teşkil eden ve Balfour Bildirisi adını alan bu belge, İngiltere Dışişleri Bakanı A.JamesBalfour'un, 2 Kasım 1917'de, Siyonist Federasyonu başkanı zengin bankacı LordWalterRothsc-hild'a yazdığı bir mektupta yer almıştır. Bildiriyi 1918 yılı içinde sırasıyla Fransa, İtalya ve Birleşik Amerika da kabul etmiştir. Bu mektupta "Filistin'de bulunan ve Yahudi olmayan toplulukların vatandaşlık haklarına ve dinî özgürlüklerine halel gelebilecek hiçbir gelişmeye meydan verilmeyeceği" özellikle vurgulanıyor, İngiliz hükümetinin Filistin'de Yahudi halkı için bir yurt kurulması yolunda azami gayret sarf edeceği de belirtiliyordu. Gerçi Balfour Bildirisi, Filistin’in yalnızca Yahudilerin ülkesi olmasını hedefleyen Siyonistlerin beklentilerini pek karşılamıyordu. Buna rağmen Yahudi çevrelerince hoş karşılandı ve çalışmalarının olumlu bir sonucu olarak görüldü. Yahudilerin Filistin'de bir anavatana sahip olma faaliyetleri, yani Siyonizm hareketi, 1880'lerde Rusya'da beliren Yahudi aleyhtarlığı karşısında örgütsel bir biçimde ortaya çıkmış; Budapeşteli Yahudi gazeteci
Dr.ThcodorHerzl'in 1896'da yayınladığı “Yahudi Devleti” adlı eseriyle de iyice hızlanmıştı. Herzl, 1897'de Dünya Siyonist Teşkilâtını kurmuş; arkasından Avrupa ve Amerika'daki nüfuzlu ve zengin Yahudiler, büyük devletler nezdinde girişimlerde bulunmuşlar, Filistin'de bir Yahudi Devleti kurmak için çalışmışlardır. Avrupalı Hristiyanlar’ın Yahudiler üzerindeki bitmek bilmeyen baskısı ve bu baskının yarattığı acılar, LeoPinsker, TheodoraHerzl ve birçok Yahudi’yi, Yahudiler için bağımsız bir devlet kurmayı amaçlayan Siyonist hareketi başlatmaya itti. İlk Siyonistler, Yahudileri baskıdan kurtarmayı amaçlayan laik Yahudilerdi. Hareketin ideolojik temeli, Yahudilerin İsrail üzerinde tarihi veya dini hakkı üzerine kurulmamıştı. Ancak hareketin liderleri Yahudilerin Siyonist harekete desteğini sağlamak için bu tarihi ve dini argümanları kullandılar. 1897’de Basel’de toplanan Siyonizm kongresi, Siyonist hareketin başlangıç tarihi olarak kabul edildi. Siyonizm İngiltere’nin Belfour Deklarasyonu (1917) ile önemli bir destek kazandı. Bu deklarayonile, İngiltere, Filistin topraklarında kurulacak bir Yahudi devletine olumlu bakacağını ilan etti. İlk Siyonist liderler, Filistinli Arapların zorlanmaları halinde Siyonizm’e direneceklerini öngörüp, bu amacı yavaş yavaş yerine getirmeye karar vermişlerdi. Siyonistler savaş sırasında Başkan Wilson'a çeşitli etkilerde bulunmuşlar ve davalarını ona da destekletmişlerdir. Wilson'un bu eğilimi, İngiltere'nin de Siyonizm davasına karşı bir sempati duymasına yol açmış ve bunun sonucu olarak da Balfour Bildirisi ortaya çıkmıştır.
Bu bildiri, İngiltere'nin hem Orta Doğu, hem de Hindistan politikası açısından da ayrı bir öneme haizdi. İngiliz siyaseti için Süveyş Kanalı'nın daima açık olması gerekiyordu. İngiltere ise bu konuda Araplara güvenmiyordu. Aralarında belirli bir menfaat birliği olan Yahudileri oraya yerleştirmek ve onlar vasıtasıyla bu kanalı açık tutmak istiyordu. Hindistan yolu Yahudilerce açık tutulacak, o da rahat nefes almış olacaktı. Bildirinin ortaya çıktığı günlerde Filistin henüz Osmanlı yönetiminden kopmamıştı ama kopması da yakındı. Nitekim 1920 San Remo Konferansı'na kadar da bu durum gerçekleşti.
Balfour Bildirisi bu konferansta kabul edildi. Ayrıca İngiltere bu konferansta asıl amacına da ulaştı ve Filistin mandasını eline geçirdi. Ve böylece, Balfour Bildirisi'nin özünde yatan isteklerin uygulanabileceği alanın kapıları açılmış oldu. Arkasından Yahudi göçü gündeme geldi. İngiltere, ilk günden itibaren Yahudilerin Filistin'e göç etmelerine göz yumdu. Her ne kadar, İngiltere mandater bir devlet olarak bu Yahudi göçü için bazı sınırlamalar koymuş ise de (çünkü Arapları da doğrudan karşısına almak istemiyordu), sonraki yıllarda binlerce Yahudi’nin Filistin'e göç etmesine göz yumdu. Balfour Bildirisi ile Filistin'de bir "ulusal yurt" sözü alan Yahudiler bölgenin I. Dünya Savaşı sonunda İngiltere'nin eline geçmesi ile bu ülke üzerindeki baskıyı artırdılar. Manda yönetimi sırasında bölgeye olan Yahudi göçü sonucu da Filistin'deki Yahudi nüfusu arttı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kasım 1947'de Filistin'de biri Arap diğeri Yahudi iki devletin kurulması yönündeki karar doğrultusunda 14 Mayıs 1948'de İsrail Devleti'nin ilanı ile ilk Arap-İsrail savaşları başladı.