Bayram kelime manasıyla Türkçemizde “bay/may” kökünden türemiş olup zenginlik, yücelik ve kutluluk anlamlarına gelir. Arapça da ise adet halini alan sevinç, keder ve bir araya toplanma anlamında kullanılmaktadır. Bundan dolayıdır ki bir cümleyle özetleyecek olursak sevdiklerimizle bir arada huzurlu ve mutlu olmak için toplanılmasıdır, diyebiliriz.  Hal böyleyken kişi sevdiğiyle beraberdir. Yani sevmediği yahut haz almadığı insanlarla bir arada olmak istemez. Çünkü mutluluğuna ve kutlu gününe gölge düşmesini istemez. Peki bu ne derece doğrudur? Şeklen olarak doğru lakin anlamca yanlış diyebiliriz. Sebebi malumunuz dinimizde iki bayram vardır ve dinimiz birlik beraberlik için bir arada bulunup tek ruh tek beden olalım diyor ancak bu şekilde güçlü, mutlu ve ayakta dururuz diyor. Diyor ve şunu da hatırlatıyor: yaptığınız hataları ve günahları bir daha işlememek üzere terk ediniz. Buradan da anlaşıldığı üzere ikiyüzlü hareketlerde bulunmamamız gerekir bugün böyle; yarın şöyle yahut dün dündür bugün bugündür, diyemeyiz. Çünkü biz insanlar “ahsen-i takvim” üzerine yaratıldık. Yani ruh ve bedeni ile kusursuz (mükemmel) bir şekilde yaratıldığını, endamının düzgünlüğünü, eşsizliğini, dileyen, isteyen, düşünen, konuşan, yazan, anlayan, anlatan ve sanat kabiliyeti olan; hakkı batıldan, güzeli çirkinden, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, hayrı şerden, tatlıyı acıdan ayıran akıllı bir varlık oluşunu ifade etmektedir. Bütün bunları bilmemize rağmen ya da öğrenip uygulamamız gerekirken neden suyu yokuşa akıtıp tersini yapıyoruz. Bu bayram vesilesiyle köşe yazımda yazmış olduğum kıssadan hisse ve şiir yazılarımla hep bunları anlatmaya çalıştım ve kızdığım nokta da tam burası işte. Neden bizler hem kendimizi ve çevremizi bile bile üzüyoruz, rencide ediyoruz, hakaret ediyoruz, gıybet ediyoruz, hasislik ve çekememezlik ediyoruz… Sonra da gel bir birimizi affedip barışalım; tekrar gelecek yıla kadar yine aynı nakarat… Bu nedir yahu! Oyuncak mı bu arkadaş? Dalgamı geçiyoruz yoksa rol icabı dünya çapında oscarlı bir film mi çeviriyoruz da bizim mi haberimiz yok! Her insanın kendine ait bir haysiyeti, şerefi ve onuru vardır. Bunlar alay konusu yahut tiye alınıp da göz ardı edilemez (görmezden gelinemez). Nerede aranılan saf ve öz Müslümanlık? Yoksa kağıtta Müslüman mıyız? Sorarım size… Evet, bu dini bayramlarımız her şeye rağmen kardeşliğin sevginin ve birlikteliğin olduğu kutlu bir an. Fakat daha önce de söylediğim gibi bu ince, hassas ve önemli değerleri basite indirgeyip oyuncak yapamayız. Çünkü Müslüman bir delikten iki defa sokulmaz. Hatalar, günahlar bir sefere mahsustur. İkinci seferi yoktur. Yoksa bizim de geçmişteki Fravunlar’dan, Tiranlar’dan, Nemrutlar’dan bir farkımız kalmayacaktır. Biz bu kafayla gidersek daha çok canımız yanar daha çok can yakarız vesselam… Düşmanlar kapıda zaten. Gerçi onlara da gerek yok; biz birbirimize yeteriz. Kıymetli okuyucularım, her şeye rağmen diyoruz bilhassa Allah rızası için diyoruz. Evet, gelin bu bayram da birlik beraberliğimizi koruyalım birleştirip bütünleştirelim ama lütfen dikkat edelim yapmayacağımız veya yapamayacağımız şeyleri söz vermeyelim. Tekrarlanmasın menfi şeyler. Çağ teknoloji çağı bizleri girdap gibi yutuyor, bir insanı bir sefer görüyoruz ikinci kez çok zor. Bu yüzden her yönüyle kendimizi iyi ifade etmeliyiz eşe dosta, çevremize karşı. Birbirimizi doğru anlamalıyız, muamelemizi doğru yapmalıyız. Özellikle kabristanlarımızı bu bayramlarda panayıra çevirmeyelim. Adabına uygun hareket edelim. Birbirimizi rahatsız etmeye hakkımız yok. Birbirimizi zorla ve cebren ziyaret etmeye hakkımız yok. Olaylara sadece kendi penceremizden bakmamıza hakkımız yok. Empati kurmayı unutmayalım. Karşımızdaki insanı iyi anlamaya çalışalım ve her şeyi karşı taraftan beklemeyelim. Her zaman kendimizi en iyi bilen ve en doğruyu yapan kişi olarak görmeyelim. Rabbim kainattaki bütün İslam aleminin mübarek Ramazan Bayramını hayırlara vesile kılsın; hatalarımızı ve günahlarımızı bir daha işlememek üzere terk etmeyi nasip etsin (amin). Hepinize iyi bayramlar, esenle kalın.