Ülkemizin ender yetiştirmiş olduğu büyük sanat, fikir ve aksiyon adamı olarak tarih sahnesindeki yerini alan ve unutulmaz edebiyatçılarımızdan biri olan Üstat Necip Fazıl KISAKÜREK (asıl adı Ahmet Necip), 26 Mayıs 1904 tarihinde İstanbul Çemberlitaş’taki bir konakta (Maraşlı bir aile olan) Mediha Hanım ve Abdülbaki Fazıl Bey’in oğlu olarak dünyaya gözlerini açıp zorlu bir hayata merhaba der.

Çocukluğu doğduğu konakta geçen Necip Fazıl, aile eğitimini daha çok dedesi Mehmet Hilmi Efendi’den alır. Henüz beş yaşındayken günlük gazeteleri okuyarak çevresindekilere anlatabilecek düzeyde olan Necip Fazıl’ı “akl-ı evvel” sıfatıyla çağırır Mehmet Hilmi Efendi. Bundan dolayıdır ki diğer ev sakinlerine nazaran şımarık büyür ve çocukluğu tabiri caizse yaramazlıklarla geçer. Dedesi onu Fuzuli’nin Divanı ve Hz. Ali’nin cenk hikayeleriyle besleyip büyütür. Büyükannesi Zafer Hanım ise bu yaramazlığına binaen onu kitap okumaya yönlendirir.  Özellikle yedi yaşlarındayken Batı Klasikleri dediğimiz Alexandre Dumas ve Michael Zevaco gibi şahsiyetlerin kitaplarını okuyarak hayal dünyasını zenginleştirir. Öyle zenginleştirir ki hızını alamayıp ilaçları birbirine karıştırarak kimsenin bulamadığı bir karışımı elde etmeye çalışan ve mahzenlerde gizli katilleri arayan şövalyeler ile kendi arasında bir benzerlik kuran çevresine karşı da içten içe korkular besleyen bir çocuk haline gelir. Bu yönleriyle de etrafındakilerden kolayca ayrılabilmesini sağlayan bir ruh haline sahip olur. 

Necip Fazıl’ı hayatta derinden etkileyen en büyük hadiseler öncelikle kız kardeşi (Selma) ve sonrasında dedesini erken yaşta kaybetmesidir. Ölüm mefhumu adeta alnına bir mühür gibi işler. Artık ölüm fikri, metafizik ürpertilere meyilli olan Necip Fazıl için kaçınılmaz olur.

İlköğrenimini farklı okullarda alan Necip Fazıl, sırasıyla kısa bir süre Fransız Frerler Mektebi’nde okudu. 1912 yılında Amerikan Koleji’ne kaydedildi ancak yaramazlıkları nedeniyle bu okuldan atıldı, eğitimine önce Emin Efendi Mahalle Mektebi’nde ardından yatılı bir okul olan ve Rehber-i İttihat Mektebi’nde devam etti. İlerleyen yıllarda yakın dostu olacak olan Peyami Safa’yı bu okulda tanıdı. Daha sonra da Büyük Reşit Paşa Numune Mektebi’ne buradan da seferberlik nedeniyle Gebze’nin Aydınlı Köyü’nün ilk mektebine yazıldı. Buradan da annesinin kardeşinin ölümü üzerine yakalandığı veremden dolayı Heybeliada’ya taşındılar. Nihayetinde ilköğrenimini Heybeliada Numune Mektebi’nde tamamladı.  

1916 yılında Mekteb-i Fünûnu Bahriye-yi Şahane’ye (bugünkü adı ile Deniz Harp Okulu) imtihanla girdi. Beş yıl öğrenim gördüğü bu okulda Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi, Akseki ve Hamdullah Suphi Tanrıöver gibi tanınmış isimler görev yapmakta idi. Türk şiir ve düşünce hayatının Necip Fazıl’a göre zıt kutbunda yer alacak olan Nazım Hikmet Ran aynı okulda iki sınıf üstte öğrenci idi.

Necip Fazıl, Bahriye Mektebi’ndeki öğrencilik döneminde şiirle ilgilenmeye başladı, tek nüsha elle yazılmış “Nihal” isminde haftalık bir dergi çıkararak ilk yayıncılık faaliyetine başladı. Okulda iyi derece İngilizce öğrenerek Lord Byron, Oscar Wilde, Shakespeare gibi batılı yazarların eserlerini orijinal dilinde okuma imkanını buldu. Ahmet Necip olan adının “Necip Fazıl” olması bu okulda gerçekleşti.

Bahriye Mektebi’nde üç yıllık öğrenimini tamamladıktan sonra ilave edilen dördüncü sınıfı bitirmedi ve okuldan ayrıldı.

İstanbul’un işgali sırasında annesi ile birlikte Erzurum’daki dayısının yanına giden Necip Fazıl, bu arada henüz çok genç yaşta olan babasını kaybetti.

devam edecek…