Mahallelicenaze evinin önünde toplandı. Ölenin yakınları dualar ediyordu. Oğlu databutun önünde ağlıyordu. Hıçkırık sesleri arasında şöyle dediği duyuldu:
Babacığım,birazdan seni götürüp toprağın altına yatıracaklar. Seni öyle dar, öylesıkıntılı bir yere götürüyorlar ki orada ne halı var ne de hasır. Ne bir ışıkvar geceleyin seni aydınlatacak ne bir dilim ekmek bulunur karnını doyuracak.Orada yemeğin ne kokusu var ne de izi… Sığınılacak bir komşu bile yok! Şimdibizi bırakıp da o karanlık eve nasıl gireceksin?
Öleninoğlu hem gözyaşları döküyor hem de kabrinin özelliklerini böyle sayıyordu.
Onundurumunu gören küçük bir çocuk, merakla babasına döndü:
Babacığım,tabutta yatanı bizim eve mi götürüyorlar?
Babasıçocuğunun bu sorusu karşısında şaşırdı. Oğluna,
Buda nereden çıktı şimdi, diye çıkıştı.
Çocuk,
Baba,gidilecek yerin özelliklerini duymadın mı, dedi. Sonra da eliyle tabutunbaşında ağlayanı işaret edip sözlerini sürdürdü:
Onunsaydığı belirtiler bizim evin özelliklerine tamı tamına uyuyor. Bizim evde dene hasır ne ışık ne de bir yemek bulunur. Bu cenaze bizim eve götürülmeyecek denereye götürülecek?
(MESNEVİDEN ÖYKÜLER)