Güneşin yeryüzünü ısıttığı yüksek bir derecede her yer kavrulurken; serin, hoş bir rüzgarın ensemize üflediği ve onun getirmiş olduğu bu ferahlık aylardan oruç ayı dediğimiz ramazan ayını kolay tutmamıza vesile olurken bizim mahallenin çocukları diğer yandan okulların tatil oluşuyla sevinçleri bir kez daha artar. Herkes kendi aralarında karnelerinin sonuçlarını değerlendirirler. Tabii bizim tombik Hayri ise göbeğini kaşıyarak ramazanın keyfini çıkarır. Hayri bakıyorum da çok rahatsın. Nereden geliyor acaba bu rahatlık! Ne yaparsın arkadaş hava çok sıcak, fazla çalışıp da yormuyorum kendimi. Malum ramazan ayı ne de olsa. Onu biz de biliyoruz; benim kastetmek istediğim sınavlardan bütünlemeye kalmışsın, hayırdır inşaallah? Hayır, kardeşim hayır… Bizim şerlerle işimiz olmaz. Tamam da Hayri; neden derslerine ve sınavlarına zamanında çalışıp da sınavları kazanmıyorsun? Boş versene sen arkadaş her nasılsa sonuçta sınavları öyle ya da böyle kazanıp geçiyoruz. Düşünsene bir kere içinde bulunduğumuz ay ramazan ayı yani bereket, bolluk, feyz ve rahmet ayı; günahların affedilip sevapların kat kat katlandığı bir ay. Hatta içinde de bin aydan daha hayırlı bir ay dediğimiz bir gün (gece) var ki o da : “Kadir Gecesi”dir. Anlayacağın Recebim bu ay, başından tut da sonuna kadar büyük bir kazanç ayıdır. Kayıp yok! Yenilgi yok! Yok da yok velhasılı kelam… Konuşmalarına kulak misafiri olan Şaban araya girip muhabbete ortak olur. Selamünaleyküm canım arkadaşlarım; hayırdır, çok hararetli bir sohbetiniz var maşaallah! Neyi paylaşamıyorsunuz? Vealeykümselam Şaban kardeşim; gel, buyur. Sen de katıl bize… Sen de iç bu deryadan kana kana. İçelim içmesine de arkadaşlar, eğer ben yanlış anlamadıysam bu işte çok önemli bir ayrıntı var. Hayri araya girerek: Vay arkadaş ne mevzuymuş bu böyle! Neymiş o önemli olan ayrıntı? Recep ise hayat memat meselesi mi? diyerek şaşkınlığını gizleyemez. Şaban kendinden emin bir şekilde evet, arkadaşlar, bunların hepsi… Şaban tam söze başlayacaktı ki Ramazan çıkagelir. Selamünaleyküm millet! Ne var ne yok, nasıl gidiyor hal, vaziyet? Vealeykümselam Ramazan kardeş! Gel, sen de buyur. Bir sen eksiktin geldin tam oldu. Olaylardan bihaber olan Ramazan’a her şeyi anlatıverirler. Bu durum karşısında Ramazan ise Şaban’a fikrinin ne olduğunu açıklamasını ister; lakin Şaban, Ramazan’ın kendisinden daha bilgili olduğunu söyleyerek bu hassas meseleye kendisinin fikrini söylemesini ister. Madem öyle istiyorsunuz, hay hay… Evvela şunu söylemek isterim ki orta da var olan bu mefhuma aklıma ilk gelen benzetmeyi vererek açıklık getirmek istiyorum. Büyüklerimizin de dediği gibi: “Teşbihte hata olmaz.” derler. Ayrıca şunu da peşin söyleyeyim ki leb demeden leblebiyi anlamanız lazım. Biliyor ve duymuş olmalısınız ki iki cihanın Efendisi Hz. Muhammet Mustafa (sav) Efendimiz şöyle buyururlar: “ İbadetin azı ama devamlı olanı makbuldür.” Ayrıca da: “ Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz.” ve “İlim Çin’de de olsa alınız. (Çin’de de olsa ilmi arayınız.)” Buradan yola çıkarak şu sonuca varabiliriz arkadaşlar! Derslerimize zamanında ve gününde çalışarak yarına ertelememeliyiz. Dersi derste dinleyerek iyi not alıp ve eve gelince de tekrar yaparak konuyu iyice pekiştirmeliyiz. Böylece sınavlar ne zaman olursa olsun bizler adeta bir asker misali hazır kıta olduğumuz içindir ki bütün sınavların üstesinden gelebiliriz, geliriz de. Akabinde ve detayında ibadetlerimizi de günü gününe eksiksiz bir şekilde yapmalıyız yahut yapmaya çalışmalıyız. Sadece ramazan ayına mahsus olmamalıdır. Ola ki ramazan ayına sağ çıkamayabiliriz. Evet, doğrudur. Ramazan ayında yaptığımız ibadetler diğer aylara nazaran daha bereketli ve sevabı bol. Ama bu demek olmamalı ki sadece bu güne ağırlık verelim. Her günün ve anın hakkını vermeliyiz. Olması gereken de bu zaten. Her geçen gün kendimizi her yönden geliştirip yetiştirerek kendimize ve çevremize faydalı olmalıyız. Derslerimizi ve hayatımızı asla bütünleme sınavına bırakmamalıyız. Malum bütünleme sınavının telafisi yok! Bu rizikoyu göze alamayız. Öğretmenlerimize karşı iyi bir öğrenci ve Rabbimize karşı da sadık bir kul olmalıyız.