Türkiye24 Haziran seçimleri ile birlikte diğer batılı ülkelerdeki devlet başkanlığısistemine benzeyen ancak yürütme ve meclisin yapısı ile kendine özgü birişleyişi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçti. Geçen hafta, olağanüstüdönemlerde uygulanan meclis hükümeti sisteminden bahsetmiştik. Bu hafta daparlamenter sisteme, ülkemizde uygulanış şekli ile kabine sistemine ve ortayaçıkan aksaklıklara değinmek istiyorum.
Devletinkuvvetlerinin ayrılma derecesine ve ayrılan kuvvetler arasındaki ilişkilerinniteliğine göre, farklı hükümet sistemleri ortaya çıkar. Kuvvetlerin bir eldetoplanması halinde “meclis hükümeti”, kuvvetlerin sert ayrılması halinde“başkanlık sistemi”,kuvvetlerin yumuşak ayrılması halinde ise“parlamentersistem” özellikleri taşıyan bir hükümet sisteminin varlığından söz edilebilir.
Türkiye’deParlamenter Sistem
Türkiye’dekiparlamenter sistemin tarihçesine bakacak olursak; 1921 Anayasası ile birliktekatı bir kuvvetler birliği benimsenmiş ve yasama ve yürütmenin bütün yetkilerimecliste toplanmıştır. Meclis hükümeti sistemi olarak adlandırılan bu sistem1924 yılındaki yeni anayasa ile tam anlamıyla uygulanmasa da en azından teorikolarak parlamenter sisteme kaymıştır. Ancak yasama, yargı ve yürütmetam olarak birbirinden ayrılmamıştır.
1961anayasası ile “Westminister tipi” bir parlamenter hükümet sistemibenimsenmiştir. Yasama, yürütme ve yargı birbirinden ayrılmıştır, yasama veyürütme organlarının birbirini dengeleyeceği mekanizmalar kurulmuştur. 1960anayasası ile getirilen seçim sistemi Türkiye’de tek bir partinin iktidaragelmesine engel olmak için nispi temsil sistemi getirmiştir. Getirilen bu seçimsistemiyle beraber siyasi istikrarsızlıklar baş göstermiştir.
1982Anayasası ile bu istikrarsızlıklara son vermek için güçlü bir yürütmeoluşturulmaya çalışılmıştır. Seçim sistemine %10 barajı getirilmiştir veböylelikle koalisyon hükümetlerinin kurulması engellenmeye çalışılmıştır.
Cumhurbaşkanınaverilen yetkiler darbe ve başta Kenan Evren olmak üzere askerlerin etkisiçerçevesinde artırılmıştır ki bu yetki genişliği parlamenter sistemleuyuşmamaktadır. Bu yetkilerle birlikte cumhurbaşkanı ile başbakan arasında güçmücadeleleri yaşanmaya başlamış ve bu yetkilerin yapısı zaman zaman istikrarsızlıklarınoluşmasına kaynaklık etmiştir. Bunlardan biri 8. Cumhurbaşkanı olan AhmetNecdet Sezer’in dönemin başbakanı Bülent Ecevit’e anayasa kitapçığınıfırlatmasıyla baş göstermiş ve ülke ciddi bir ekonomik krize girmiştir.
Başbakanve cumhurbaşkanının politikalarının uyuşmaması ülkeyi istikrarsızlaştırmıştır.Bunun yansımalarını dış politikada da görebiliriz. Cumhurbaşkanı ve başbakanınfarklı dış politika perspektifine sahip olmaları devletin dış politikasındaistikrarsızlığa sebep olmuştur.
Bunaörnek olarak ise Sovyetlerin dağılması ve Orta Asya’da kurulan TürkCumhuriyetleri’yle kurulacak ilişkiler meselesini verebiliriz. DöneminCumhurbaşkanı Turgut Özal sıkı ilişkiler kurmak istemiş, bu fırsatın iyideğerlendirilmesini savunmuş ancak dönemin başbakanı Süleyman Demirel bupolitikaya sıcak bakmamıştır. Sürekli hükümet ve bakanların değişmesiylebirlikte dış politikada istikrar sağlanamamıştır.
Devamedecek…