Bugün de şu meşhur dalkavukluk hastalığını paylaşalım sizlerle. Günümüzde geçerli akçe gibi gözükse de, karakterli insanlar için itici, sevilmeyen bir kavramdır. Dalkavukluk, samimi ve açık yürekliliğin tam zıttı olan bir davranış şeklidir.
Bunlar, genelde yağdanlık deposundaki yakıtla hayatlarını sürdürürler. Dalkavuklar daima karşısındakinden menfaat beklediklerine karşı son derece bağımlı, çıkarları süresince saygılıdır, yani etek öper. Gerçek liderler, yöneticiler bunlardan hoşlanmazlar, bu karakterlerin dalkavukluk vasfından başka bir değerleri olmadıklarını bilirler.
Bunun bilincinde olmayan yöneticilerin, tarihte nasıl hüsrana uğradıklarına şahit olmuşuzdur.
Dalkavukluktan hoşlanmayan bir padişahın, hayatından duyduğumuz kadarıyla bir olayı aktaralım;
Abbasilerin en ünlü padişahları Harunürreşit o devir de bir saray yaptırmıştı. Sarayın ihtişamı göz kamaştırıyordu. Ancak karşısında bulunan küçük ve eski ev sarayın bu görkemli halini engelliyordu. Padişahın etrafındaki dalkavuklar durmadan padişaha bu evi hatırlatıyorlar, aynı zamanda bu evin yıkılması gerektiğini söylüyorlardı.
Padişah evin sahibin çağırttı ve ona: ”evini bana sat, vereceğim parayla kendine başka yerden bir ev al” dedi. Fakat adamcağızın cevabı”padişahım ben bu evde doğdum köklerim burada ve bu evi çok seviyorum, ne olursa olsun satamam” diye cevap verdi.
Ancak vezirlerinde aralarında bulunduğu dalkavuklar topluluğu, adamın dinlenmemesini, bir an önce bu evin yıkılmasını ısrarla istediler. Padişah çevresindeki bu dalkavukların sözlerine itibar etmedi ve evi yıktırmadı. Dalkavuklara şunları söyledi:”Ben bu dünyadan göç ettiğimde, benim sarayıma bakarak benim büyüklüğümü, sonra da bu yıktırmadığım eve bakarak, adaletimi anlayacaklardır.”
Harunürreşit ülkesini bu şekilde yöneten padişah olarak tarihe geçmiştir. Adalet; güçlü ile zayıf, iyi ile kötü, mazlum ile zalim, zengin ile fakir arasındaki dengeyi sağlamak açısından önemlidir. Yasalarla belirlenmiş adalet düzeni, insanın ruh dünyasındaki dengeyi de sağlamalı, insanın duygu dünyası da tatmin olmalıdır.
Dalkavukların parazitliği adalet duygusuna da hep zarar vermiştir. Dalkavukların her dediğini yapan yöneticiler, hem kendileri zor duruma düşürmüşler, hem de ülkelerini veya idare ettikleri bölgeyi bir kargaşa ya sürüklemişlerdir. Bunun örneklerini, geçmişten veya günümüz dünyasında da görebiliriz.
Dalkavuklar, her dönemde sahnede farklı figürlerle, farklı dekorların içinde var olmuşlardır.
Peki, normal insan olmak bu kadar zor mu, düşünürsek, kendimizi geliştirirsek o kadar da zor olmasa gerek.
Kendimize dürüst olarak şu soruları sorabiliyor muyuz;”Ben kimim, cemiyetteki sosyal rolüm nedir? Vazifemin sağladığı bir fayda var mıdır?
Başkalarına zararım var mıdır, başkalarının benim hakkımdaki düşünceleri nelerdir? Çok dostum ve itibarım var mıdır?
Dünya menfaatleri dışında insanlarda bir sempati oluştura biliyor muyum?
İşte bütün mesele bu sorulara verilecek dürüst cevapta yatıyor.
Hayatın içinde adam gibi yaşamak varken, dalkavukluğa ne gerek var!
Cenap Şahabettin, yıllar önce söylemiş söyleyeceğini;
“Zirvelerde kartallar da bulunur, yılanlarda.
Ancak birisi oraya süzülerek, diğeri ise sürünerek gelmiştir.
Önemli olan nereye gelmiş olduğunuzdan çok, nasıl geldiğinizdir”
Hoşça kalın!