Tarihimizi inceledikçe okudukça ilginç ve şaşırtıcı bilgilerle karşılaşıyorum. Yazılmayan veya çok az yerde yazılan bir hayli bilgi var. Tıpkı yakın tarih gibi eski tarihte de saklanmak veya duyurulmak istenmeyen bilgiler var gibime geliyor. Düşünceden ve gerçeklerden bu kadar korkmamız normal mi? Bu yeni bilgileri öğrendikçe bilgimizin ne kadar az olduğunun farkına varıyorum. Bundan yüzlerce yıl önceki insanların dünya ve toplum hakkındaki analizlerine hayranlıkla bakıyorum. Bu bilim insanlarının yetiştiği ve İslam’ın altın çağını yaşadığı orta çağ Avrupa için ne kadar karanlık ise İslam dünyası için de bir o kadar parlaktır. Zira Orta Çağ İslam’ın kandilleri olan Müslüman bilim insanlarının insanlığı aydınlattığı çağdır. Ayrıca Müslümanların ilim ve bilimle uğraştığı bu nedenle geliştiği ve müreffeh hayata kavuştuğu dünyaya kültür ve medeniyet pompaladıkları bir dönemdir.
Bugün de o dönemlerde yaşamış görüşlerinin birçoğunun hala geçerli olduğu ve bazı radikal görüşleri ile batının bile dikkatini çeken bu farklı yönüyle beni derinden etkileyen, kendisini tanımakta geciktiğimi düşündüğüm büyük bir âlimden bahsetmek istiyorum. Bu kişi devlet adamı, iktisatçı, ilk sosyolog ve evrimci İbn-i Haldun’dan başkası değil.
Asıl adı Abdurrahman Ebu Zeyd Veliyyüddin İbni Haldun Maliki, Hadramidir. Tunus doğumludur ancak görevi ve eğitimi nedeniyle Fas, Tunus, Mısır ve Endülüs gibi pek çok yerde bulunmuştur. İnsanlığa yol gösterecek bu güzel ve orijinal tespitlerini Mukaddime adlı eserinde yazmıştır. Devlet ve devlet kurmakla ilgili fikirleri ile ekonomi alanındaki çalışmaları hem devrinde hem de günümüzde kabul görmektedir. Birçok devlet adamıyla çalışmış ve ömrü hayatında birçok devlet damına hizmet etmiştir.
Medeniyet ve gelişimi hakkında bilgi vermiş, birçok bedevi ve göçebe toplumu incelemiş. Bu bilgiler ışığında Hadarilik (Kentli) ve Bedevilik hakkında çeşitli tespitlerde bulunmuş ve bu önemli tespitlerini yazmıştır. Kent ve Kır hayatının gelişim ve değişimini en güzel şekilde anlatmış, medeniyetin ve gelişiminin nedenleri hakkında (günümüzde bile geçerli olan) geniş bilgiler vermiştir.
Ayrıca devletlerin yöneticileri ve onların izledikleri ekonomik politikalara değinerek devletleri kuruluştan yıkılışına kadar ki dönemlerini incelemiş ve çeşitli tespitler yapmış. Ekonominin ve zenginliğin devletlere ve insanlara etkisini önemli olan şeyin ekonomik refah olduğunu o dönem görmüştür. Toplumların yaşam tarzının ve ekonomik yapısının hayatlarına ve devlete etkisini de en güzel şekilde ifade etmiştir.
Tarihçilik alanında rivayetlere itibar olunmamasını o dönemlerde belirtmesine rağmen günümüzde rivayetlerle ve hikâyelerle tarihçilik yapan kişilere de güzel mesajlar vermiştir. Hala tarihi ve tarihçiliği rivayetler üzerine kuran ve kurgulayan kişilere İbni Haldun’u okumalarını tavsiye ederim.
Burçlardan, göklerden, dönencelerden ve mevsimlerden bahseden Haldun iklimler ve mevsimler hakkında detaylı bilgiler vermiş ve dönencelerin derecelerini günümüzdeki değerine çok yakın bilmiştir.
İklimin insan ve rengi üzerine etkisini de açıklamaya çalışmış ve İnsan ırkının Nuh peygamber döneminde oluştuğunu savunanların yanıldığını, o kaynakların İsrailiyet oldunu belirtmiştir. Irkların fiziki muhit, coğrafi şartlar, içtimai ahval ve yaşam tarzından olduğunu bu şartların ırkları ortaya çıkardığını savunmuştur. Vücudun adaptasyonundan ve şartlara uyumundan bahsederek değişimlerin sebeplerini açıklamıştır.
Savunduğu en önemli tezlerden biri de evrimdir. O yaratılışı bir noktadan başlatarak evrimin ilk savunucusu olmuştur. Hatta evrimi Darwin den 400 sene önce ortaya atmıştır.
Ona göre: Yaratılış âleminde ilk iş madenlerden başlar ve onlar bitkilere ve bitkilerden de güzel bir biçimde tedricen hayvanlara geçilir demektedir. Madenler âleminin sonu bitkiler âleminin başlangıcıdır bitkiler âleminin sonu ise hayvanlar âleminin başlangıcıdır. Hayvanlar âleminin sonu da insanlar âleminin başıdır.
Örneğin madenler ufkunun sonu bitkiler âleminin ilkine bitişmektedir. Mesela madenler âleminin son noktasında bulunan maddeler bitkiler âleminin ilk basamağında bulunan otlara ve tohumsuz bitkilere bitişmektedir. Hurma ve asma gibi bitkiler âleminin (ki burada asma ve hurmayı bitkiler âleminin zirvesi kabul ediyor) nihayetinde bulunan nebatat, salyangoz ve midye gibi hayvanlar âleminin ilk ve en aşağı basamağında bulunan canlılara bitişmektedir. Yumuşakçaları hayvanlar âleminin en altı olarak görüyor. Burada ilk ve son basamakların birbirine dönüşmek gibi bir istidatlarının olduğunu belirtiyor. Bu hayvanlarla başlayan hayvanlar âlemi daha sonra gelişmiş ve tür sayısı çoğalmıştır. Hayvanlar âlemi de nihayetinde düşünce ve görüş sahibi insana kadar varmıştır. İnsan, insan olma noktasına kendisinde zekâ ve idrak toplanmış olan ama düşünme ve görüş sahibi olma mertebesine ulaşmamış bulunan maymunlar âleminden geçerek çıkılmıştır. Maymunlar hayvanlar âleminin en üst noktasıdır ve insanlık âleminin başlangıcıdır.
Evet, İbni Haldun Mukaddime adlı eserinde tüm bu konulardaki fikirlerini kısaca bu şekilde beyan etmiştir. Bir İslam âliminden böyle farklı ve değişik fikirlerin çıkması ilginç ancak başka bir ilginç olay ise İbni Haldun’un bu aykırı fikirlerine rağmen taşlanmaması ve zarar görmemesidir. Zira günümüzde yaşasaydı veya böyle bir tezi savunmuş olsaydı taşlanır veya zındık ilan edilirdi. Galiba yobaz miktarı ve yoğunluğu teknoloji ve iletişim çağı dediğimiz günümüzde daha fazla. Zira İbni Haldun günümüzde yaşasaydı bu fikirleri nedeniyle dışlanır ve kâfir ilan edilirdi. O dönem saygı görmüş.
İn, cin, hilafet, nübüvvet ve daha pek çok konudaki farklı ve değişik fikirlerini Mukaddime adlı eserinde okuyabilirsiniz. Ben okudum ve çok şey öğrendim size de şiddetle tavsiye ediyorum. Ama önceden uyarayım kitap biraz kalın (1000 küsur sayfa).