Futboldan anlayan ya da anlamayan hemen hemen herkes Türk futbolunun iyi yönetilmediğini ve iyiye gitmediği konusunda hemfikir; fakat taraftarları olsun, yöneticisi olsun şu günlük başarı peşinden koşmak ve günü kurtarma derdinden bir türlü sıyrılamıyoruz. Genç oyuncuların kendilerini gösterme fırsatını tanımıyoruz; onları yedek kulübelerine hapsedip performanslarının düşmesine, yeteneklerinin körelmesine, belki de ekmeğini kazandığı bu oyundan soğumasına yol açan durumu görmüyoruz ya da görmezden geliyoruz. Yalnızca futbolda değil toplumsal yaşamamızda da bu durum söz konusu... Bilinmelidir ki; başarı yağmurlu, çamurlu, karlı yollardan geçilerek ulaşılabilir. Siz hiç, belli bir mevkiye gelen insanın çiçekli yollardan geçip de oraya ulaştığını duydunuz mu? İnsan hayatında zamanın önemini bilmeli diye düşünüyorum. Bu bakımdan rahat olanlar da zamanla yarışanlar da var hayatımızda. Zaman zaman kendimiz de bu gibi sıkıntılara düşebiliyoruz. Zaman adına bunları düşünürken olaya bir de maddi ve manevi açıdan bakmak gerekir diye düşünmekteyim… Yapılan her ne iş varsa karşılığı mutlaka olmalı ama değerini de bulmalı ve haddini aşmamalı. Ülkemizde asgari ücretin kuru ekmeğe bile yetmediği aylık geçim endeksine göre futbolumuzdaki milyon dolarları anlayamıyorum. Bir de maddi ve manevi hiçbir katkısı olmayan spor yorumlarına tahammül edemiyorum, Sanki cadı kazanı kaynatıyorlar. Ceviz kabuğunu doldurmaz, kelime hazneleri yetersiz, argo ifadelerle sözüm ona gençliğe ve spor kamuoyuna yetersiz bilgileriyle spor adına katlı sağladıklarını sanıyorlar. Spor sadece futbol olmadığı gibi ülkemizde futbol kulüplerimiz “top oynuyor”, ülke dışı müsabakalarda ise “futbol oynandığına” şahit oluyoruz. Sporda hangi branş olursa olsun önce insanın kendisine saygısı, topluma saygısı olmalı. Teoride ve pratikte kendisine saygısı olmalı. Yaptığı sporun müsabaka evresinde oynayışına seyredene, hatta ilgilenmeyene bile ilgi duyacak kalite sunması lazım. Ama nerede bizde o saygı sevgi çerçevesi… Her türlü teknik, taktik yanında buraya sığması mümkün olmayan, çalışılması gerekli ve yapılması elzem haller yerine “aslanım, koçum”la milli takım bile yönetmiyor muyuz? Spor önce çalışmak, iyi insan olmak ve dünyada ne kadar güzellik ve sevgi varsa onda olmaktan geçiyor. “Sevgi varsa zenginlik de olur, başarı da olur” Ancak şunu unutmayalım “Öyle bir zaman gelecek ki, ehli olmayanlar işbaşında olacak” şimdiden bunu buraya yazıyorum. Gelelim Kahramanmaraş Futbol’una 2 profesyonel takım ve durumları… Kahramanmaraş Futbolu asansör misali bir yukarı, bir aşağı… Geçen Hafta BAY Geçen Büyükşehir, Denizli Hazırlığı yaparken, Alpedo Kahramanmaraşspor ise Fethiye deplasman hazırlığı yapıyor. Geçen Haftaya bakıldığında ise 2 Penaltılı ve sahada 10’ar kişilik oyun sergisi… Alpedo Kahramanmaraşspor saha da mücadele ettiği kadar Efsane İzzet Kazancı’da saha kenarında kendini parçaladı. Bu galibiyet ile bir hava yakalarmıyız onu bilemem ama eğer bir kaç maç galip gelirsek eğer o zaman neden olmasınlar konuşulmaya başlanır. Bu vakitten sonra her takım durumunu belli etmeye başlayacaktır, Mesela üst sıra şekillenmeye başlar. Alt sıralardakiler için ateş çemberi iyiden iyiye kendini hissettirir. Bu galibiyeti pekiştirecek şey ise Fethiye deplasmanından alınacak puanlardır. Alpedo Kahramanmaraşspor da hala hazırda Forvet sıkıntısını da göz ardı etmeyelim. Defansımız şekillendi diyebiliriz. Forvet hattında Menderes olmazsa olmazımız ama ona birde yardımcı lazım… Takımda Ritim tutarsa neler yapacağını göstermeye başladı diyebiliriz. Bakalım, Fethiye deplasmanı bize neyi gösterecek. Fırtına Esecek, Aslan Kükreyecek mi?, Onu da Pazar günü göreceğiz... Kalın Sağlıcakla…