Ben derin deniz balıklarının yüzüşünde kör dalgın
yosunlara sürünen karnımın arıklığı içinde onların
rengini bilemeden

Karanlığın içinde yukarının ışığını unutmuşçasına unutmamışçasına
arar bulur yitirirken maviyi bir daha
bulamayacakmışçasına yitirmiş

Gözlerimizin yanından yanlarından akan soğukları serinleri
ısınmaz sanıp ağzımı loş sulara boş sulara diri etlere saplanan
dişlerime kal etmiş

Usta dalgıçların serptikleri gök taşlarını zümrütleri yakutları
kırallarını eğlendirmek için dalıp ciğerlerini
kusasıya kovaladıklarında

can taşlarını onlardan önce bulup kapan ciğerlerini daha kolay
kusmaları için derine daha derine kendi sularımın
karanlığına çeken

Soğuğun tükenmeyeceğini ışığın çekildiğini diplere
hiçbir zaman erişemeyeceğini sanan ben birden
bir çukurdan

Ağan maviyi gördüm kara değil boz değil yeşil bile değil
susuz bitkisiz doruksuz maviyi ısınan suların içinden
unuttum

her şeyi suyun yüzü olduğunu mavinin güneşe karıştığı yerde
başka mavilerle birleştiğini suyun
ısındığı yerde

unuttum yok oldu onlar dip suları ısınmaz artık
bir yerde her şey bitti mavide yaşıyoruz

Ben derin deniz balıklarının yüzüşünde kör dalgın
maviyle çarpıştığımız mavileştiğim balıklaştığı
körlüğümüzün aydınlandığı
yerde.

Bilge Karasu