Sıdk, sözde ve özde doğruluk demektir.Sâdıklar, Hz. Peygamber ve onun ashâbı anlamına gelmektedir. Doğrularla beraber olmak, Hz. Muhammed aleyhisselâm ve ashâbının yolunu izlemeye gayret eden has müslümanlarla beraber olmak ve doğruya destek vermek demektir. Âyet-i kerîme de, “
Ey inananlar! Allah’a karşı saygılı olun ve özü-sözü doğru olanlarla beraber bulunun.”[1]buyrulmaktadır. Hadis-i şerifte ise ,
“Şüphesiz ki sözde ve işde doğruluk hayra yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya sürükler.Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.
”[2] Doğruluk ve eminlik peygamberlerin ortak özelliklerindendir.Her peygamber ümmetinden doğru olmalarını istemiştir.Bizim Peygamberimiz Hz. Muhammet de peygamber olmadan önce bile Araplar arasında “emin (güvenilir, doğru) kişi” olarak bilinirdi. Sıdk, sadece söz ve davranışlarda doğruluk değildir. Kalbin samimiyeti de doğruluk anlamındadır.Allah’tan bir şey dilerken samimi olmak gerekir. Hadis-i şerifte samimi bir dilekte bulunanların yataklarında ölseler bile, sırf bu isteklerindeki içtenlikleri sebebiyle Allah Teâlâ’nın onları şehit sayacağını, onlara şehit sevabı vereceğini açıkça belirtmektedir. Dinimizde ölümü temenni etmek yasaktır. Ancak şehit olmayı temenni etmek, güzel görülmüştür. Hayır olan şeyleri istemek güzeldir. Hadis-i şerif de, ““
Bütün kalbiyle şehid olmayı isteyen kişiyi Allah, yatağında ölse bile, şehidler mertebesine ulaştırır.”[3] Buyrulmaktadır. Alış-verişte malın ve paranın durumunu olduğu gibi söylemek, varsa kusurlarını gizlememek veya yalan beyânda bulunmamak temel ilkedir. Doğru sözlülük, ticârette ve kazançta bereket vesilesidir. Aksi ise, alış-verişte hayır ve bereket bırakmaz. Doğruluğun ekonomiye bu açıdan etkisi inkâr edilemez. Demek ki kazanma sadece rakamla ifâde edilecek bir konu değildir. Onda bir de
“bereket ve hayırlılık yönü” yani “meşrûiyet” tarafı vardır. Bu da dürüstlük ile sağlanabilmektedir. Yalan söyleyerek veya malın ayıbını gizleyerek, daha doğrusu karşısındakini aldatarak para kazanmak mümkün ise de bu, müslümanca bir tavır değildir. Zira Hz. Peygamber hadîs-i şerîfinde “Bizi aldatan bizden değildir”
[4] buyurmuştur O halde müslümanın gerçek kazancı, bütün muamelelerinde müslümanca yani dürüst davranmaktadır. Doğru sözlülük, özellikle kul haklarıyla ilgili konularda çok daha büyük önem arz etmektedir. “Haksız kazanç”, “kara para” gibi kavramlar, müslümanın dürüstlük vasfına terstir. Az da kazansa müslümana doğruluk yakışır. Çünkü bereket dürüstlüktedir. Allah’ın bereket verdiği kazanç ise, asla küçük değildir. [1] .Tövbe sûresi,119.ayet [2] .Buhari, Müslim,Tirmizi [3] .Müslim,İbni Mâce [4] .Müslim,İman