“Artık her şeyi açıkça konuşmamız gereken bir süreçten geçiyoruz. Türkiye, son üç yılda, küresel güçlerin ülke içine sızdırdığı piyonlar eliyle gerçekleştirmeye çalıştığı iki darbe girişimiyle karşılaştı… Türkiye’nin ülkesine karşı sorumluluk taşıyan insanlarının sabırlarının test edildiği “çözüm sürecini” yürüttükleri dönemde Avrupa Birliği ve ABD’nin sürece soğuk bakması, 7 Haziran sonrasında başlayan PKK saldırılarını ise hemen “insan hakları penceresinden” izlemeye alması dikkat çekici... Bu, PKK ve DHKP-C gibi varlığını Avrupa coğrafyasında sürdüren, finansal ve siyasal desteğini alan terör örgütlerinin vekalet savaşının piyonları olduğunu göstermesi açısından önemlidir. DAEŞ’in, Ortadoğu’da Sykes-Picot ile açılmış 100 yıllık parantezin kapatılması için kullanılan bir örgüt olduğunun anlaşılması, terör örgütlerinin küresel güçlerin “saldırı tugayı” olduğunu da göstermektedir. Karşımızda, artık, “ordulaştırılan” terör örgütleri bulunmaktadır, PKK’lılara “tank eğitimi” veren kimse, o, bu saldırı tugayını bize karşı kullanmaktadır. Türkiye’nin “PYD aslında PKK’dır” uyarılarını kulak ardı edip, bu örgüte silah ve eğitim desteği sağlayanlar, bu örgütün “Öcalan posterli” temsilciliklerini başkentlerinde törenle açanlar, Türkiye’ye karşı açıkça bir “vekalet savaşı” sürdürmektedirler. PKK’nın “üst akıl”dan aldığı emirle topraklarımızda başlattığı barikat savaşında şehit verdiğimiz evlatların kanında, Avrupa Birliği, ABD, Rusya ve bölgesel güç olarak İran’ın eli vardır! Tablo açıktır: Suriye-Irak coğrafyasına milyarlarca dolarlık askeri malzemeyi yığıp ateşlediler, yarattıkları insani trajedinin masum kurbanlarına dönüp, bakmıyorlar bile. Sınırlarına dayanan garip mültecilere neler yaptıklarını da izliyoruz. Modern zamanların Kızıl Kmer’i PKK’yı destekliyorlar, Kürt coğrafyasına sürekli silah yığıyorlar, büyük bir hesaplaşmanın ortasında kalmış masum Kürt halkına bir tek “insani yaklaşımları” var mı, hayır. Onların yapmadıklarının hepsini Türkiye yapıyor. Topraklarında “olağanüstü hal yasalarına” sığınanlar, bizim terörle mücadelemizi sorgulamanın, önünü kesmenin peşinde... Geçiniz... Anladık biz sizi(Vekalet Savaşları / Ardan Zentürk) Böyle diyor, çok doğru tespitler yapıyor. BİLMEK GEREK Dünkü yazımda hatırlarsanız, batı ile bizim medeniyetimizin bir karşılaştırmasını yapmıştım. Daha doğrusu, batının medeniyet kuramadığını, onlar için insan hakları, çağdaşlaşma, demokrasi gibi kavramların kendileri için geçerli olduğunu, medeniyetsizliklerin içinde adalet bulunmadığını yazmıştım. Evet, batı medeniyetinde ‘güçlüysen’, ‘haklısındır!’. Bizim medeniyetimizde ise hak vardır. Güçlü de olsan, zayıf da olsan, haklı hakkını alır. İşte bu nedenle biz onların savaş teknik ve metodlarını kullanamıyoruz.  Biz savaşta da olsa, yaşlıya, din adamına, çocuklara, kadınlara dokunmayız. Böyle emretmiş Rabbimiz(cc) ama onlar yukardan bombaları yağdırıyor, kim ölürse ölsün fark etmiyor. Dünya sermayesinin % 65’ini elinde tutan üst aklın şirketleri, parasal güçlerini kullanarak, insanların en zayıf oldukları, makam, kadın tutkusunu kullanarak içimizde de bir takım legal görünümlü illegal örgütler kullanıyor. Sivil İşgal Güçlerinden bahsediyorum.  Bu konunun kitabı yazmış, Hasan Erden’in Sivil İşgal Orduları İçimizde, isimli kitabını okuyorken yazmıştım. Her ülke severin okumalarını tavsiye ediyorum. Kitap Kum Saati Yayın Dağıtım tarafından basılmış. Kitabın hemen başında Reuel Gerecht adlı Eski CIA Ajanı  “ Know Thine  enemy”(Düşmanını Tanı) adlı kitabından alıntılarak yaparak giriş yapılmış.  “ Savaşla ilgili şunları yazmış. Örtülü operasyon, diplomasiden daha esnektir ve savaştan daha az telefat  verdirir. Örtülü orepasyon gazeteler, dergiler, radyolar, konferaslar, gazeteciler, akademisyen ve gerilla örgütlerini finanse etmekten darbelere kadar pek çok alanı kapsar” diyor. Evet, esasen dış güçler artık açık savaş vermiyor, örtülü savaşlar yapıyor. Ne kadar örtülüyse! Diyeceğim şu, batıdan dost olmaz. Sonuç olarak, Türkiye şu anda içerden ve dışardan örtülü şekilde kuşatılmaya çalışılıyor. Her gün yeni bir oyun ya da proje ile karşı karşıya. Olabilir, tarihte de hep böyle oldu. Ancak sonunda hep biz kazandık. Çünkü zalimin, güçlünün zulmü varsa, mazlumun Allah’ı vardır. Bir tek öneri, birlik olmak, bilgi toplumu olmak gerek. Kalın sağlıcakla.