Eleştirmek ve eştirilmek güzeldir. İlim ve bilim eleştirel düşüncelerin yaygın olduğu ortamlarda gelişir. Ülkelerin gelişmesi de, o ülkede eleştirel yaklaşımın hâkim olmasına bağlıdır. Bu düşünceye sahip olmayan ülkelerde gelişim ve ilerleme yavaş olur. Fakat eleştiri kültürünün yerleştiği ülkelerde gelişim daha hızlıdır. Daha önceki yazım eleştirenler hakkında idi. Konu; ‘Sadece eleştirmek ve eleştirmek için eleştirmekti.’ Bugün ise penceremizi değiştiriyoruz ve eleştirilen tarafından bakıyoruz. Eleştirmek ve eleştirilmek en doğal hakkımızdır. Eleştirmeyi çok seviyoruz. Ya eleştirilmek… Eleştirilmeye tahammülümüz olmuyor. Eleştirmeyi ise sabah akşam yapıyoruz. Fakat eleştiri yapan bazı kişilerin tutarsız davranışları yabana atılacak cinsten değil. Örneğin Eleştirdiğini övmüyor, övdüğünü eleştirmiyor. Dün eleştirdiğini, bugün övüyor. Dün övdüğünü, bugün eleştiriyor. İnsanlar sevdiği kişileri övüyor, sevmediklerini ya da rakip gördüklerini eleştiriyor. Kimi ne zaman ve neden eleştirdiğini bilmiyor. Eleştirisini, yapılan hareketin doğru ya da yanlış olmasına göre değil, tarafına göre yapıyor. Bu nedenle dün yanlış dediğine bugün doğru diyebiliyor. Dün eleştirdiğini de bugün övebiliyor. Neden mi? Çünkü doğruya göre değerlendirmek yerine tarafına göre değerlendiriyor. Doğruluk ve yanlışlığına bakmadan tarafı kim ise onu destekliyor. Tarafı olmayanı eleştiriyor. Oysa vatandaş eleştiri ve övgülerini doğru ve yanlışa göre yapsa bu ikilemi yaşamayacak. Dün savunurken bugün karalayan konuma düşmeyecek. Tutarsız olmayacak. Bazıları ise beğendiğini göklere çıkarma, beğenmediğini yerin dibine batırma hastalığından kurtulamıyor. Her eleştireni düşman, her öveni dost zannediyor. İstiyor ki; herkes alkışladığını övsün, eleştirdiğini yersin… Herkes kendisiyle aynı düşünsün, aynı hareket etsin. Farklılıklara tahammül gösteremiyoruz. Gün geçtikçe tahammülsüz vatandaşlarımız çoğalıyor. Eleştirdiğini övmeyi, övdüğünü eleştirmeyi kabul edemiyor. Ya övüyor ya eleştiriyor. Onu da tarafına göre yapıyor. Dengeyi kuramıyor. Oysa sevdiğini, tarafını, övdüğünü eleştirebilse, karşının doğrusunu desteklese hakikate ulaşacak. Fakat gaye hakikat değil, haklı çıkmak olunca bunun da bir önemi kalmıyor. Farkında değiliz ama bu tek yönlü düşüncelerin yayılması, gruplaşmayı ve hizipleşmeyi körüklüyor. İnsanlar birbiriyle anlaşmak yerine, birbirine rakip oluyor. Müsamaha yerini radikalleşmeye bırakıyor. Radikalleştikçe de köreliyor. Köreldikçe doğruları göremiyor. Sağlıklı düşünemiyor… Eleştirilen insanlar, yapılan eleştirenlerin haklı olma ihtimalini düşünmek yerine, savunma mekanizmasını çalıştırıyor. Karşının haklı olabileceğini hiç düşünmüyor veya onun haklı olabileceğine ihtimal bile vermiyor. Böylece kendisini düzeltmesi gereken yerde karşıyı suçlamayı yeğliyor. Kendisini eleştirenleri düşman, övenleri dost biliyor. Ancak; ‘Sevmeyen herkesin eleştiriyor olması, eleştiren herkesin sevmediği anlamına gelmez’ ilkesini unutuyor. Eleştirilere tahammül edemiyor. Olumsuz eleştirilere kulak tıkıyor. Lütfen! Bir de karşının, eleştirenlerin haklı olma ihtimalini düşünün. Ben de hata yapabilirim, benim sevdiklerim de hata yapabilir düşüncesine bürünün. Çünkü ilk aşama yanlış olma ihtimalini kabul etmektir. Gerisi arkadan gelecektir. Birbirini seven, düşmanlaşmayan ve birbirine saygı duyan ülke olmak dileğiyle…