Servet-i Fünun edebiyatına tepki olarak doğdu. İkinci Meşrutiyet’le beraber birlikte dönemin genç edebiyatçıları “Fecr-i Ati Encümeni Edebisi” adıyla bir topluluk kurdular ve kendilerine yer veren Servet-i Fünun dergisinde bir bildirge yayımlayarak kendilerini topluma tanıttılar. Bildirgeyi AHMET HAŞİM, HAMDULLAH SUPHİ TANRIÖVER, ŞAHABETTİN SÜLEYMAN, ALİ CANİP YÖNTEM, FAİK ALİ OZANSOY, MEHMET FUAT KÖPRÜLÜ, YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU, REFİK HALİT KARAY imzalamıştır.
Özellikleri:
Edebiyatımızda ilk edebi bildirgeyi yayımlayan akım olmuştur.
Sanat ve edebiyatın duyguların eğitimine yardımcı olduğunu ileri sürerek, ulusun gelişmesini ilke edindiklerini bildirmişlerdir.
Amaçları Türk edebiyatını Batı’ya, Batı edebiyatını da Doğu’ya tanıtmaktı.
Sanat sanat için anlayışını rehber alırlar.
Sanat şahsi ve muhteremdir görüşünü savunurlar.
Karşı çıktıkları halde Servet-i Fünun edebiyatının geleneğini sürdürmüşlerdir.
Sembolizm akımının etkisi görülür.
Konularında aşk ve doğayı romantik bir anlayışla ele alır.
Tek temsilcisi Ahmet Haşim olmuştur, diğerleri Milli edebiyata geçmişlerdir.
Emin Bülent Serdaroğlu, Tahsin Nahit, Celal Sahir Erozan, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ali Canip Yöntem, Refik Halit Karay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Faik Ali Ozansoy, Mehmet Fuat Köprülü, Şahabettin Süleyman, Cemil Süleyman, İzzet Melih, Fazıl Ahmet, Ahmet Samim, Müfit Ratip, Mehmet Behçet…
AHMET HAŞİM
Şiirlerinin hepsini aruzla yazmıştır ve heceyi “köylü vezni” diyerek küçümsemiştir.
Sembolizmin etkisi görülür.
Şiiri anlaşılmak için değil duyulmak için olduğuna inanır.
Ses ve musiki anlamdan önce gelir.
Dış dünya gözlemlerini kendi prizmasından geçiren şair, şiirde kapalılığı esas alır, şiirin sözle musiki arasında sözden ziyade musikiye yakın olduğunu söylemiştir.
Sonbahar, akşam kızıllığı, şafak, mehtap ve karamsarlık şiirin temel öğesidir.
Düz yazılarında dili oldukça sadedir.
Eserleri: Göl Saatleri, Piyale; Bize Göre, Gurabahane-i Laklakan; Frankfurt Seyahatnamesi.
MERDİVEN
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak…
Sular sarardı… Yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisân-ı hafîdir ki rûha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…