Üniversiteler ve üniversitemiz kurulduğu yıllardan beri sürekli tartışma ve gündem konusu olmuştur. Büyük üniversiteler bilim üretememeleri, ilk yüze girememeleri ve hocalarının cüppelerle siyaset yapmaları gibi nedenlerle gündemden düşmezken. Bizim üniversitemiz ve diğer küçük şehirlerdeki üniversiteler ise şehrin ahlakını bozup bozmaması ve kadrolaşma gibi sorunlarla gündeme gelmektedir. Üniversiteler ülkemizin ve şehirlerimizin lokomotifidir. Gelişim ve ilerlemenin şartlarından biride üniversitelerin şehir ile beraber hareket etmesidir. Yalnız bizim ülkemizde ve şehirlerimizde bu yakın ilişkinin sağlanmasında bazı zorluklar yaşanıyor. Çünkü daha önceleri Kemalist sistemin kaleleri olan üniversiteler halk ve şehir ile kopuk bir hayat sürüyordu. Fakat artık bu anlayışta olan ve ülkeye ilim bilim üretmek yerine, siyaset üreten üniversiteler ve akademisyenler azaldı. Üniversitelerimizin gelişmesi ve ilerlemesine odaklanan insanlar yönetime gelmeye başladı. Bundan sonra yapılacak iş, üniversite yöneticileri ile işbirliği yapıp, üniversitelerimizin gelişmesine ve büyümesine yardımcı olmaktır. Özellikle şehrimizin siyasetçileri ve zenginlerinin Üniversite yöneticileri ile işbirliği yaparak, üniversitelere ihtiyacı olan fakülte binalarını kazandırması ve desteklemeleri ve üniversitenin bilim ortamına hazırlanmasında ön ayak olmaları gerekiyor. Geçen gün şehrimizde ve basında üniversite ile ilgili haberler yer aldı. Özellikle üniversite yönetiminde hemşerilerimizin olmaması dillendirildi. Ben şahsi olarak bu durumlara itiraz ediyorum. İş, işçi ve akademisyen alımlarında, yönetici seçimlerinde ve daha nice seçimlerde bizler hizmet ve liyakati göz önüne almak zorundayız. Yoksa ülkemizde adam kayırma ve torpil daima gündemde kalacaktır. Çünkü bir yere sırf hemşeri diye birilerini almak, akraba diye almayı da gerektirir ki, bunun adı torpildir. Aynı durum üniversite yönetiminde olanların aynı şehirden olması içinde geçerlidir. Ülkemizin en büyük kamburu ve en çok şikâyetçi olduğumuz konu da bu değil mi? Bu ülkede daha önceleri Cemaatçi, Kemalist, Tarikatçı, partili ve daha birçok nedenden dolayı kadrolaşmalar yaşanmadı mı? Bu kadrolaşmaların ne kadar yanlış olduğunu görmedik mi? En büyük sorunumuzun hala kadrolaşma ve torpil olduğu konusunda hem fikir değil miyiz? Nasıl ki, eskiden insanlar sırf başörtülü diye üniversitelere alınmıyorsa, şimdi de hemşeri veya dindar, çağdaş veya Kemalist diye alınması da aynı yanlıştır. Nasıl ki, kızlarımızın bilgi ve becerilerine bakmadan, sadece başörtüsü ile okula almamak yanlış ise sırf başörtülü diye almak da aynı yanlıştır. Bu nedenle her ne sebeple olursa olsun, bir işe alımda ve göreve getirmelerde sadece liyakatin dikkate alınmasını istiyoruz ve destekliyoruz. Onun dışındakiler sadece torpildir ve torpil ile gelen birinin memlekete faydasının olacağına inanmıyorum. Bu ülke daha önce sırf adamımız olsun diye öğretim görevlisi, profesör ve rektör yapılan nice insanları gördü. Üniversitelerimizin şimdiki içler acısı hali de onların kalıntılarının hala temizlenememiş olması ve etkilerinin devam etmesidir. Torpille gelen başkalarına muhtaç ve gebedir. Ardından başkalarını da torpille alacak ve orası kadrolaşma yeri olacaktır. Hizmet yapmak yerine adam yerleştirme ile uğraşacaklardır. Üniversitelerimizin şehrin siyasetinden ve dedikodularından uzak, ama şehrin ilerlemesi gelişmesi ve planlamasına da bir o kadar yakın olmaları gerekiyor. Üniversiteler; planlar - projeler üreterek şehrin kalkınmasına yardımcı olmalı… Şehirde üniversiteyi her yönüyle destekleyerek onun gelişmesine ve ilerlemesine... Böylece ikisi de birbirini yaralamak yerine, kalkındırmalıdır. Unutmayalım: Üniversiteler bir nevi fabrikadır, hatta bacasız fabrika... Binlerce öğrenciyi şehrimize getirip, şehrin ticaretinin canlanmasına şehre para girmesine ve daha nice gelişmelere sebep olan fabrikalar... Böyle bir güzelliği ve zenginliği (altın yumurtlayan tavuğu) geliştirip büyütmemiz hepimizin yararına olacaktır. İyi bir üniversite iyi bir gelecek demektir. Tüm ülkede ses getiren bilimsel buluşlar yapan bir Sütçü İmam Üniversitesinden; şehir de, yöneticiler de, üniversite yönetimi de yani herkes karlı çıkacaktır. Üniversitenin adına da çok takılıyoruz, biraz köylü ve yobaz bulanlar olabilir. Bende Sütçü İmam yerine Arslan Bey olmasını tercih ederdim. Ancak bu isim sonuçta Maraş’ımızın kurtuluşuna vesile olan kahramanlardan birine aittir. Utanılacak ve değiştirilecek bir durum yok. Hatta HACETTEPE çok mu güzel veya çok mu anlamlı bir isim. Daha mı terbiyeli… Yeter ki başarı olsun, ülke çapında ses getirecek işler yapın, buluşlar bulun, dünyada ilk yüz üniversite arasına girin, adınız altın harflerle yazılacaktır ve gururla söylenecektir. Tıpkı, Hacettepe gibi…