Öncelikle belirtmek istediğim bir nokta var. O da; ülkemizin yolları bu kadar güzel olmasa uzun yollar hiç çekilmez ve uzun soluklu gezi yapmak imkânı bulamayız. Her zaman ki gibi bu gezi de de yollarımızı yapanlara teşekkürlerimizi borç bildik. Yolların değeri eski tek gidiş ve geliş yolarına girince belli oluyor. Ancak yol konusunda şehrimizin biraz geride kaldığını belirtmeden geçemeyeceğim. Birçok şehrin duble yolları beton ya da sıcak asfalt dediğimiz türden. Yani bizim Gaziantep K.Maraş yolu gibi amagel gör ki, bizim şehrimiz bu konuda çok eksik. Göksun yolu hala tamamlanamadı, Pazarcık ve Malatya arasıduble yol ama beton asfalt değil, Otoban bağlantısı Türkoğlu ise yeni sıcak asfaltla buluşuyor. Amasya Tokat ve Karadeniz sahil yolu harika, otobanda gidiyorsunuz sanki tek farkı otobanın paralı olması. Yıllardır hükümetlerin yapacağız dediği ve bir türlü yapamadığı Karadeniz sahil yolunu hükümet sıcak asfalt ile otobana dönüştürmüş. Yollarda hiç sarsıntı ve gürültü hissetmiyorsun. Şehirler çevre yolları ile rahatlatılmış. Şehre girmeden gidebiliyorsun. İkinci olarak da şehirlerin durumundan bahsetmek istiyorum. Şehirler küçük ama canlı. Nüfusları az ama cıvıl cıvıl. Her biri az nüfusu ve küçüklüğüne rağmen aktif ve hareketli. Kendilerini canlı tutmayı başaran şehirler. Özelikle de Amasya’dan bahsetmek istiyorum. Amasya şehrimize örnek olacak bir şehir. O da bizim gibi beşbin yıllık bir maziye sahip ancak bu tarihi kullanmasını çok iyi başarmışlar. Bakmayın siz 100 bin nüfuslu olduğuna. Canlı, cap canlı bir şehir. Helenistik, Bizans, Osmanlı ve Türkiye’den birçok eser var ve bu eserler çok güzel korunmuş. Şehir resmen canlı tarih, eserlerturizme kazandırılmış ve turistin gelmesi için her türlü cazibe sunulmuş. Eski evler butik otellere çevrilmiş. Ortasından akan Yeşil Irmak değerlendirilmiş. Köprülerle güzelleştirilmiş. Eski binalar ışıklandırılarak harika görüntüler elde edilmiş. Yeni yapılacak bir proje ile Yeşil ırmak içinde sal ve gemilerle gezilecekmiş. Yani yeni bir turizm kapısı daha üretiyor Amasyalılar. Amasya’da Yeşilırmak kenarındaki bu güzel otellerden birinde misafir olduk. Şükrü Bey emekli olduktan sonra 2014 yılında bu oteli açmış. Tıpkı filmlerdeki gibi hoş sohbet ve müşterisi ile yakından ilgilenen bir aile oteli. Otel baba-anne ve çocuklar tarafından işletiliyor. Şükrü Beyin çocukları dört dönüyor otelin içinde. Hizmette sınır yok. Özellikle terasında akşamları çay içmek ve sabah kahvaltısı yapmak bir harika oluyor. Kral kaya mezarlarına nazır çayınızı yudumluyorsunuz. Otelin terası kaya mezarlarına nazır olduğu için ismini de Kral Kaya Otel koymuşlar. Şükrü bey otelin hizmetine ve Amasya ya o kadar güveniyor ki, eğer şehrimizden ve otelimizden memnun kalmazsanız, bedava kalabilirsiniz hiçbir ücret ödemeyin diyor. Demekle de haklı, çünkü hem Amasya hemde Şükrü Bey ve ailesinin hizmeti gerçekten sizi memnun ve mutlu edecek, güzel bir aile ortamında Amasya kaya mezarları karşısında dinlenmenizi sağlayacaktır. Bizim milattan önceye dayanan tarihimiz ve şehrimiz ne zaman böyle turist çekecek. Ne zaman bizlerde turistler sayesinde canlanacağız? Tur otobüsleri ne zaman sadece dondurma yemek için değil de gezmek için  de gelecek? 600 bin nüfuslu şehrin canlı bir şehir olması ne zaman sağlanacak? Tarihimiz ne zaman gün yüzüne çıkacak? Bunları beklemek en doğal hakkımız değil mi? Tarihi ve kahramanlığı ile övündüğümüz şehrimizin bu güzelliklerini başkalarına göstermek ve tanıtmak gerekiyor. Hiçbir şey kendiliğinden olmuyor. Çalışan kazanıyor. Onlarca örneği var. Bizim de şehrimize turist çekmemiz ve şehrimizi canlandırmamız için başta yöneticilere daha sonra basına ve sivil toplum kuruluşları ve şehrimize gönül verenlere çok iş düşüyor. Allah doğal güzellikler ve tarih vermiş. Gerisi biz Kahramanmaraşlıların marifetine kalmış.