16 Nisan Pazar günü milletimiz, demokratik yöntemlerle önüne getirilen referandum için tercihini yaptı. Türkiye genelindeki yüzde 51.41 ‘EVET’ oyları ile ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ kabul edildi. Her şeyden önce ülkemizin yeni sistemi şekillenecek olan bu sonucun ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Sandıklar açılıp sonuç ortaya çıktığı andan itibaren Evet tarafından hem Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, hem Başbakan Sayın Binali Yıldırım, hem de MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, yaptıkları açıklamalarda özetle, bu referandumun kaybedeninin olmadığını ve Türkiye’nin kazandığını söylediler. Sonucu kabullenmeyen Hayır tarafından ise eskiden beri alışık olduğumuz hamleler ve söylemler gelmeye devam ediyor. Sonuca itiraz etmek demokratik bir haktır, lakin insanları sokağa çağırmak, hayır oyu verenlerle evet oyu verenleri karşı karşıya getirmeye kalkışmak bir hak değil, en basit ifadeyle bir suçtur. Geçen hafta ki yazımda, sandıktan çıkacak sonucun kabul edilmesi ve bu yönde irade gösteren vatandaşlarımıza saygı duyulması gerektiği belirtmiştim. 16 Nisan gecesinden bugüne kadar marjinal gurupların ve batının desteği ile çıkan sonucu kabullenmeyen, evet yönünde irada gösteren 25 milyon 157 bin 25 vatandaşımızın kararına saygı göstermeyerek hayır oyu veren vatandaşları sokağa çağıran CHP yönetimine çok şükür ki, vatandaşlarımız itibar etmedi, inşallah bundan sonrada etmeyecektir. Biz millet ve ülke olarak geçmişte yaşanan sokak olaylarından çok çektik. Ve gerekli dersleri aldığımıza inanıyorum. O yüzden hiç kimse cennet vatan Türkiye’yi ve aziz milletimizi kendi çıkarları için kullanmaya ve kardeşkanı dökmeye heveslenmesin. Çünkü bu millet, sağ-sol olaylarının, terör olaylarının, gezi olaylarının, 6-7 Ekim olaylarının kimin işine yaradığını çok iyi biliyor. 15 Temmuz’u yaşayan bu millet kime karşı ve ne zaman meydanlara ineceğini de çok iyi biliyor. Bu millet ve ülke üzerinden pis ellerinizi bir çekin artık. Çekin de bu topraklarda yaşayan çeşitli etnik kökene sahip insanların nasıl kardeşçe bir arada barış içinde yaşadıklarını, nasıl demokrat olduklarını, nasıl adaletli olduklarını, nasıl hoşgörülü olduklarını bir görün. Marjinal gurupların ve terör örgütlerinin peşine takılmadan, onların söylemlerine kulak asmadan demokratik hakkını ve özgür iradesini kullanarak hayır oyu veren kardeşlerim, ülkenin geleceği için sistem değişikliğine inanarak evet oyu veren kardeşlerim, unutmayın ki, bizler bu cennet vatanda kıyamete kadar birlikte, barış içinde, kardeşçe yaşamak mecburiyetindeyiz. Bizler fikrimiz ve siyasi görüşümüz her ne olursa olsun her zaman yüz yüze bakacağız. Birbirimizin cenazesine katılıp acımızı paylaşacağız. Birbirimizin düğününe katılıp mutluluğumuza ortak olacağız. Dini bayramlarda huşu içinde kucaklaşıp, milli bayramlarda sular gibi coşacağız. Çünkü biz birlikte Türkiye’yiz. Ülkemizin zenginlikleri ve kaynakları hepimize yeter. Yeter ki, bizimle aynı fikri savunmayan, aynı şeyi düşünmeyen kardeşlerimizi ötekileştirip düşman nazarıyla bakmayalım. Bu ülkeye ve bu millete hainlik etmeyelim! Gelin bu süreci bir milat olarak kabul edip ülkemizi bugünden daha ileriye taşımak için, dünya devletleri içinde hak ettiğimiz konuma getirmek için hep beraber gayret edelim, mücadele edelim. Beraber hareket ettiğimiz sürece, yeni fikirler ve yeni projeler ürettiğimiz sürece, bir olduğumuz, iri olduğumuz, diri olduğumuz sürece inanın kazanan bizler yani Türkiye olacaktır. Şimdi bize demokrasi ve insan hakları hikayesi okuyan haçlı zihniyetinin 100 yıl önce ülkemizin dört bir yanını işgal ederek binlerce insanımızı şehit ettiği asla unutmayalım. 100 yıl önce hayata geçiremediği işgal planlarının halen devam ettiğini asla unutmayalım. Kurtuluş Savaşı verdiğimiz o yıllarda Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un, kaleme aldığı ve her söylediğimizde yüreğimizi kabartan İstiklal Marşımıza bir kez daha kulak verelim, bir kez daha ders alalım ve Haçlı’nın işgal planına fırsat vermeyelim. Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın. Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın... Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.