ANKARA KÜÇÜK BİR ANADOLU KASABASIYDI   Yeni müfredat ile tarih, daha doğrusu tarih bilgileri değişiyor. Daha önce Kemalist zihniyet ile hazırlanan müfredatta kurtuluş savaşı yıllarında bir yığın çelişki vardı. Bu yanlışların düzeltileceği kanaatindeyim. İnşallah doğru ve yansız bir şekilde düzeltilir. İnanın bu çelişkiler anlatılırken gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Çünkü bu bilgiler yenilir yutulur cinsten değil. Anlatan insanlar bu çelişkinin farkında oluyor mu, olmuyor mu bilmiyorum ama farkında değillerse kötü, farkında iseler o daha da kötü. Fakat şunu çok iyi biliyoruz, bu ülkede bilinçli bir şekilde geçmişi kötüleme ve karalama daima vardır. Meselemize gelince; Efendim, Ankara başkent olduğu sıralarda küçük bir Anadolu kasabası idi. Başkent olunca büyüdü ve büyükşehir oldu. Yani Ankara’nın büyüyüp gelişme nedeni başkent olmasına bağlanıyor. Daha önce küçük bir kasaba idi, biz geldik geliştirdik ve büyüttük mantığı işletiliyor. Burada kullanılan mantık her zamanki ‘düz mantık’ yani eski kötü, yeni iyidir. Bu mantık eskiyi sevmeyen ve onu silmek isteyen herkeste var. Günümüzde de bazı insanlar Cumhuriyetin ilk yıllarını kötüler ve günümüzü över. Her şeyin sadece şu on yıllık zamanda yapıldığını iddia eder. Osmanlıyı karaladıkları için Kemalistleri eleştiren bu insanların onlardan ne farkı var. Şimdi bunlarda sürekli Cumhuriyetin ilk yıllarını eleştiriyor. Kemalistlerde kendilerinden önceki Osmanlıyı kötüleyerek kendilerini başarılı gösteriyordu. Bu düz mantık ve geçmişi kötüleyerek kendini yüceltme işi nasıl açıklanır, bu ne denir bilmiyorum. Bu araştırılması gereken önemli bir konu çünkü ülkemizde azımsanmayacak kadar çok kişi bu hatayı yapıyor. Şimdi gelelim Ankara’nın o dönemki durumuna. Kurtuluş savaşı yıllarında Ankara gerçekten küçük bir Anadolu kasabası mıydı? İsterseniz rakamlara bakalım. Efendim yıl 1927 ülke nüfusu 13.6 milyon toplam 63 il var. Kurtuluş savaşı yıllarında küçük bir Anadolu kasabası olan Ankara ise; Merkezin nüfusu 107 bin, ilçeleri ise Kızılcahamam: 53 bin, Ayaş 22 bin, Kalecik: 38 bin, Keskin: 49 bin bunlar bile bir kasabadan daha büyük. Gelelim diğer şehirlere: Maraş: 70 bin, Elbistan 53 bin İstanbul: 261 bin en büyük şehir. İzmir: 190 bin Adana: 107 bin  Amasya: 60 bin Artvin: 44 bin     Bitlis: 18 bin        Bursa: 127 bin   Tokat: 77 bin      Hakkari: 7 bin Edirne: 68 bin    Rize: 99 bin         Siirt: 24bin          Kars: 23 bin        Kayseri: 100 bin Biri bana bundan yüz sene önce bile yüz bin nüfusa sahip bir şehrin nasıl Anadolu’da küçük bir kasaba olduğunu izah etsin. Ben mi mantıksızım, biri bana bu mantığı açıklasın çünkü bunu benim mantığım almıyor. Bırakın yüz sene öncesini günümüzde bile 100 bin nüfuslu bir yere şehir deniliyor. O zaman nasıl kasaba denilir. Size nüfusu şuan bile yüz binin altında bir sürü şehir sayarım. Örneğin: Bayburt, Tunceli ve Ardahan bu şehirlerin merkezi değil toplam nüfusları bile 100 binin altında. Hatta günümüzde merkez nüfusu 100 binin altında olan toplam il sayısı 20 den fazla Şimdi kim inanacak ‘Ankara küçük bir Anadolu kasabası idi’ hikâyesine, lütfen tarihi doğru yazalım yoksa o tarih değil mitoloji veya hikâye olur. İlerde yalanımız mutlaka ortaya çıkar. Bu yanlıştan sonra insanlar size; ‘Belgesi olan ve herkes tarafından ulaşılan bir bilgide bile yalan söyleniyorsa, belgesi ortalarda olmayan şeylerde nasıl yalan söylenmiştir’ diye düşünecek ve şüphe ile bakacaktır. Yanlışsız ve doğru bilgilere ulaşmanız dileğiyle…