Toplumsallıklabağdaştıramadığım insanlar arası ilişkilere ya da olgulara baktığımdakötümserliğim azar. Doğru olduğuna inanmasam da şu hayvanlar bizden daha mıtoplumsal, bizden daha mı mutlular yoksa? Hayıflanması düğümlenir, beynime… 

        Belgesellerikaçırmam, ilgiyle izlerim. Hele de hayvanlar âlemiyle ilgiliyse, ekranakilitlenirim. Ekosistemin, ekolojinin kendilerine tanıdığı hakları ne dedürüstçe kullandıkları dikkatimi çeker. İlgi alanım beni oldukça derindüşüncelere götürür. Yorumlar yaparım kendimce. Hayvan diye onları aşağılayanşu insanlar, dönüp de bir kendilerine baksalar, kendilerini sorgulasalarhayvanları aşağılamadan utanç duyarlar mıydı bilemem.?

         Ne zararlarıvar şu hayvanların insanlara? Aksine birçok hayvan ve organizma türü insanyaşamının olmazsa olmazı değil mi? Onlara verdiğimiz zararların yanında onlardan gördüğümüz olumsuzluklarçok daha masum kalır değil mi? Hatta onları zararlı tepkilere biz kışkırtırız.Bu nedenle çoğu zaman bizden kendilerini korumak için savunmaya geçerler değilmi? Bizden korkmadıkları sürece yaklaşırlar, çok vefalı dostluklar bilekurarlar. Şu kedilere bakınız! Bizim mekânımızı paylaşırlar. Çocuklarımızınoyun amaçlı onca eziyetlerine katlanırlar. Bazen canları çok acır, çocuğa hafiftenbir pençe atar. “Vay seni nankör kedi!” Oluverir, bizce…

         Oysa bizinsanlar egomuzun güdümüne girerek onlara tarih boyu çok büyük zararlarvermişiz. Hatta birçok türün yok olmasının suçlusu şu böbürlenen biz insanlardeğil miyiz? Hayvanların, milyonlarca börtü-böceğin, yine bir o kadarorganizmanın doğal dengenin unsurları olduklarını göz ardı eden, biz insanlardeğil miyiz? Doğayı oluşturan ekosistem ve ekolojik dengeleri bozarak kendimizekötülük ettiğimizin bilincinde değiliz, diyebilir miyiz? Nasıl deriz ki? İnsanakıllı bir varlıktır. Ne yazık ki aklının önüne çıkarını aldığında birhayvandan daha geriye düştüğünü de üzülerek ifade etmek zorundayız. Yaşadığımızdoğanın dengelerini bozarak kendi egomuzu arsızca, aymazca beslemeye devam ediyoruz,ne yazık ki!..

 

  7         Kent koltuklarında yer alan barajları,bir doğa zenginliği, bir enerji kaynağı, bir ekonomik değerli beslenme havzası,bir o kadar turistik ve estetik değerler kompleksi olarak algılayabiliyormuyuz? Nerede o günler? Sanayi atıklarıyla hâlâ bu suları zehirlemeye,ekolojiyi katletmeye devam ediyoruz. İnsanımız burnunun dibindeki bu doğalzenginlikten yararlanamıyor. Yüksekten bakıldığında İstanbul boğazını andıranbu tabiat harikası Sır Barajı’nın sahilleri sahipsiz, bakımsız, parksızdır.Kilometrelerce uzayan mavi sular üzerinde bir tek tekne bile göremezsiniz.    

         Oysa YüceYaradan tüm nimetleri cömertçe insanoğlunun yararına sunarken “İsraf etmeyiniz!Dememiş miydi?” Böylece onlarsız yaşamın zora gireceği uyarısında bulunmamışmıydı? Ne yazık ki hayvanlar kadar bile yetinmesini bilemiyoruz. Hayvanlar bileaçlıklarını giderdiklerinde en yakınındaki avına dokunmuyor; ta ki yenidenaçlık hissedinceye kadar… Ya insanoğlu böyle mi? İhtirasını besleyen egonungüdümünden kurtulamıyor, bir türlü. Sahi şu insanoğlu için “açgözlülüğünü biravuç toprak doyurur, İnşallah!” Diyenler de hemcinsleri (insanlar) değil mi?

          Oncageliştirdiği etik, inanç ve yasal değerleri bile-bile çiğneyen insanoğlu değilmi? Başkalarının açlığı üzerinden tokluk, başkalarının yoksulluğu üzerindenvarsıl olup ense şişirenler, her türlü insani ve toplumsal değerleri yoksayarak, “ kör olsun, topal olsun “ çocuklarına servet toplayanlar, Karunruhlu, Nemrut özentililer arasından çıkmıyor mu?

         Şu hayvanlarabakınız! Beslenme, avlanma alanlarını koloniler halinde kullanırken hayvancapaylaşıyorlar… İnsanlarınsa, insanca paylaşamamaları bizi düşündürmüyor mu?

         Ah şuböbürlenen insanoğlu! Vicdanını, nefsine ipoteklerken sıradan bir hayvandanbile geri düştüğünü ne zaman fark edecektir. Yüce Yaradan’ın ayrıcalıklarladonattığı insanoğlu, nimeti ölçüsüzce kullanırken, külfetine, sorumluluklarınaneden sahip çıkmaz? Ah şu ego, vicdan terazisinin ibresini hep kendinden yanasaptırır durur, değil mi? Bu konuda insancıl bir özeleştiriye nedenyanaşmıyoruz? Sonucunu neden kabullenemiyoruz?.. İşte sıkıntı bu aymazlıktadüğümleniyor, bence…