Etikdeğerlerimizde iyiliğin, güzel ahlakın temeli olduğunu, inancımızınsa onukutsadığını çok iyi biliriz. İyilikten ne anladığımız da pek farklı değildir.İyiliğin karşılık beklenilmeden yapılan yardım, kayra, lütuf, kerem, ihsan veinayet olduğunda da birleşiriz. Söylemden yana iyilik yapmanın yararına dainanırız.

Ne var ki bu güzel erdemi tam anlamı ile yaşamageçirdiğimizi söyleyemeyiz. Ne zaman iyilik damarlarımız kabarsa aklın,mantığın bizi bu konuda yönlendirmesi etik değerlerimizin, inancımızın özendirmesisöz konusu olsa bencilliğimiz, tamahlığımız özverimizin önünü keser. Ben,gayrın yararına özverimizi baskı altına alır.

Oysa, iyiliğin nedenli insancıl bir davranış olduğunu herfırsatta söyler, başkalarını da bu konuya özendirmeye çalışırız. Kendimizegelince, söylemimiz ile eylemimizin çeliştiğini görmemezlikten geliriz.“Hocanın dediğini tut, yaptığına bakma” dercesine tutarsızlığımızı gözdensaklamaya çalışırız.

İyi insan, iyi müslüman; gayrın yararına kendi nefsindennedenli özveride bulunuyorsa, o denli bu sıfatı taşıma hakkına sahiptir.İnsanın bencili iyilik yapmakta zorlanır. Sanki kefenin cebi varmış gibiolanaklarını başkaları ile paylaşmaya yanaşmaz. Bu da onu iyilik yapmanınhazzından, mutluluğundan alıkoyar. Ne kötü değil mi?

Ama bir de konuyu başka açıdan irdelediğimizde,toplumsallıkta bireyselliğimiz, nemelazımcılığımız, acımasızlığımız ve hukukiboşluklar çoğu zaman vicdanımızın önünü tıkar, iyilik yapmaktan yana biziduyarsızlaştırır. Sözgelimi: Kavga eden iki kişiyi ayırmak için aralarınagirseniz, taraflar hepten dayılaşır. Siz de ara dayağı yer hastanelikolursunuz. Bu kadarla kalsa iyi de işin ucunda kör yola, pisipisine ölmek devar. Yolda bir yaralı görüp hastaneye ulaştırsanız, karşınızda polisi,jandarmayı bulur saatlerce ifade vermek zorunda bırakılırsınız. Arkadanmahkemede tanıklık yapmanız da cabası. Bu kadarı iyi de olay eteğinizeçıkınlanıp hapse düşmenizde olasıdır.

   İki kişininarasını bulmak isteseniz ya da istense, doğruya doğru, eğriye eğri deseniz, necamiye ne de kiliseye yaranamazsınız. Ataların dediği türden  “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış.”İyilik yapanı özendireceğimiz yerde onu canından bezdirmemiz, onca riskesokmamız doğru mu? Bütün bu olumsuzluk o güzel insanları iyilik yapmaktansoğutmaz mı?

Köşe başındaki (Gerçekten yardıma muhtaç olup olmadığınakarar veremediğiniz) dilenci vicdanınızı rahatsız eder. Yardım etseniz bileiçinizi bir kurt kemirir, ya yerini bulmadıysa tedirginliğini yaşarsınız.

Bir zamanlar TV’de ilginç bir program izlemiştim.Görüntüde bir köy vardı, halkıyla. Evlerin önünde traktörler, çevrede bahçeler,bağlar ve de bakımlı evler. İnsanlar da sağlıklı gözüküyordu. Çeşitli sorularınyanıtları verilirken bir ara program yapıcısı:

   -Her şey iyi deanlayamadığım bir sorun var. Genelde yaşlı ve orta yaşlı erkeklerde el, ayak vegözlerdeki sakatlıklar dikkatimi çekti. Bunun nedenini açıklar mısınız?

Yaşlı adam:

  -Efendi! Bizimburalarda kışlar ağır geçer, iş-güç olmaz. Kadınların, çocukların ve çobanlarındışında köyde olgun yaşta erkek kalmaz. Dört bir yana dağılır, dileniriz.Sağlam adama sadaka verecek değiller ya... O nedenle gördüğünüz sakatlıklarıbiz yapıyoruz. Dilencilik bizim burada ikinci mesleğimizdir. Allah bereketversin, ikinci mesleğimizden daha çok kazanıyoruz.

Adam mesleğini öylesine benimsemişti ki son derece doğalve rahattı konuşurken. Dilenciliğin bir meslek olduğunu ilk kez bu kişidenduymuştum. Hâlâ bunun bir meslek olduğuna inanmış değilim. Üretmeden parakazanan bir meslek olur mu hiç?

Bu görüntüden sonra nerede sakat bir dilenci görsem, oköyün halkı gelir aklıma, sadaka vermekte zorlanırım, versem de içimdekikuşkuyu yenemem bir türlü. Oysa diğer yanda gerçekten muhtaç oldukları haldeonurları el açmalarına engel olan insanlar da vardır.

Bütün bu olumsuzluklar karşısında bile iyilik yapmayadevam etmek insan olmanın, insanca yaşamanın temel gereğidir diye düşünüyorum.Çünkü bizi iyilik yapmaya yönlendiren etik değerlerimiz ve inançlarımızdır. İkiyönlü huzura,  erince kavuşmak, insanolmanın ayrıcalığına şükretmek gerekir değil mi?

İyilik ve yardım etmekten doğan vicdan huzurunuyakalayanlara ne mutlu demekten kendimi alamıyorum.