Kurtuluş savaşı kahramanlarımızdan Abdal Halil Ağa’nın kızı Yeter Davulcubaşı geçen hafta yaşamını yitirdi. Sessiz sedasız geldiği dünyadan sessiz sedasız gitti. Çok sevdiği babasının yanına yolculuk etti. Bilirsiniz değerli okurlarımız, Maraş’ın düşman işgaline karşı verdiği mücadelede yaptığı hareketler, dik duruşlar ve kahramanlıklarıyla destanlaşan isimler var. Kahraman ecdadımız o günün şartlarında tüm maddi imkânsızlıklara rağmen, özgürlüğünü satmadı, vatanına, dinine, halkına, geleneklerine sahip çıktı. Bugün burada huzurlu, özgür ve güvenli bir şekilde yaşıyorsak bu ortam ecdadın üstün cesareti ve sevgisiyle oluşmuştur. Peki, biz o kahramanlarımızın yadigârlarına sahip çıkabildik mi? Maraş’ın düşman işgali sırasında yaptıklarıyla kahramanlaşan kahraman ecdadımızın her birine kitaplar yazıldı, şiirler sıralandı. Tabiki hiçbir kitap, hiçbir şiir kahraman ecdadımızın yaptıklarını asla sayfa sütunlarına taşıyamaz. O kahramanlarımızdan Abdal Halil Ağa’yı tüm hemşerilerimiz bilir. Ermeni Hırlakyan’ın Fransızları karşılama töreni için Davulcubaşı Abdal Halil Ağa’ya bir kese altın önerir. Ve Halil Ağa bugün dilimizden düşürmediğimiz ve Türk’ün manevi gücünü ortaya çıkaran o meşhur sözü ‘Bu bir din bahsidir, davulumun kasnağını altınla doldursan dahi ben din kardeşlerimin bağrına çomak vurmam’ der. Düşünün o günün şartlarında, açlığın, kıtlığın hüküm sürdüğü ve emniyet ortamının kalmadığı bir durumda bir kese altını reddederek din, vatan ve millet sevgisinin nelere kadir olduğunu. Abdal Halil Ağa’dan geriye iki kızı kalmıştı. Bugün o iki kızdan Yeter Davulcubaşı’da hakkın rahmetine kavuştu. Abdal Halil Ağa’nın hayatını ‘Beyaz Sessizlik’ kitabıyla ele alan Dr. Gökhan Gökşen Yeter Davulcubaşı’na gereken önemi vermiş, Davulcubaşı ailesine maddi ve manevi yardımlarda da bulunmuştu. Yeter Davulcubaşı kalp yetmezliği tanısıyla tedavi gördüğü hastanede 7 Haziran Çarşamba günü vefat etti. Cenaze sahurda davul çalmak için gittiği İstanbul’dan Oğlu Ökkeş’in gelmesini bekledi. Cebinde parasının bile olmadığını duyduğum Ökkeş Davulcubaşı Cuma günü Kahramanmaraş’a gelerek annesini Karaziyaret Mahallesindeki mezarlığa definetti. Düşünün cenazede kimler vardı; Kahramanmaraş’ın en üst bürokrasisi ve siyasetçisi olması gerekmez miydi. Biz Kahraman ecdadımızın emanetlerine böyle mi sahip çıkacaktık. 86 yaşında maddi imkansızlıklarla mücadele eden Yeter Davulcubaşı mahalleden birkaç insan ve akrabalarının omuzunda son yolculuğuna uğurlandı. Cenazesinde kimse yoktu. Yeter Davulcubaşı’nı tanıyanlar bilir, o kadar yoksul olmasına rağmen hiçbir zaman kimseye el açmadı. Aslında Yeter Davulcubaşı’nın karakterinde babasının ruhu vardı. Oturacak bir kanepesi bile yoktu. Dr. Gökhan Gökşen kendi imkanlarıyla hediye ettiği beyaz eşyalarında çalındığını duyunca üzüntüm daha da arttı. Bir kanepesi bile olmayan evde yaşam mücadelesi veren Yeter Davulcubaşı sessiz sedasız geldiği yalan dünyadan sessiz sedasız göç etti. Aslında Yeter Davulcubaşı’nın cenazesine tüm Kahramanmaraş’ın üst yönetiminin katılmasını beklerdim.