Karanlık bir odada karanlığı yazdım karanlıklar aydınlansın diye. Sen de çak karanlığa bir kibrit! Sen de çak karanlıklara bir kibrit… Karanlıkta otururken insanoğlu hayatta unuttuğu, yapacağı ve sıraya bıraktığı birtakım sözleri ve etkinlikleri yerine getirmek yahut buluş ve görüşleriyle düşleri aklına getirmektedir. Konu böyle olunca insan dediğimiz varlık “karanlıktan” çıkası gelmiyor. Karanlıkta insan daha iyi düşünüp yapacaklarını daha temkinli hale getirmektedir. Ben ise karanlıkta kendi benliğimi, özümü, aslında kim olduğumu ve dünya dediğimiz, doğup ölünen, gezegene neden geldiğimizi bir adım da olsa gözümün ve aklımın düşlerinden uzay boşluğundaki dünya turunun hızlı döndüğü söylense de bilakis bir o kadar yavaş döndüğünü zaman mefhumunun aslında olmayıp sadece bu imtihan dünyası için olduğunu sezip anlayabiliyor. Böylece huzura eriyor bir nebze de olsa… Belki de bu şekilde kendisini motive ediyor. Lakin karanlığın derinliklerindeki sessizliğe bıraktığında kendisini hazmetmediği sesleri kulaklarında çınlayarak veya duyarak, hışırtıları dinleyerek, bir bulmacanın kaybolmuş kelimelerini bulmak umuduyla karanlıkta aklından geçenleri gelişi güzel yazarak en geniş mertebeye çıkma hayaliyle çabalayıp durur. Eline kalemi aldığında gözünle göremediğin ya da hissedip de anlatamadığın beyninin içindekikelimeleri aktarırken sütten de beyaz olan şu kağıda… Ki onu da uzuvlarımızdan biri olan el yordamıyla gerçekleştirmek o an ki içimden geleni yazdım desem yeridir. Şu şekil bakacak olursak insan bedenini karanlıkta rahatlığa bıraktığında o günün yorgunluğunu, uyuşukluğunu ve bedeninin içinden ve dışından kemiklerine kadar sızıyı hisseder. Beyinden teşekkül eden elektriksel döngünün getirdiği etkiden hazmetmediğim ve bunun üzerine kendimi rahatsız konuma bıraktığım söylenebilir. Bu yüzdendir ki insanoğlu karanlıkta kendisini boşluğa bıraktığında yapacağını değil; yapabileceklerini düşünmektedir. Karanlıkta esnerken ve gerilirken hissedebiliyor bugünün değil de dünün yorgunluğunu ruhen ve bedenen olduğunu. Karanlık bir uzay gibi uçsuz bucaksız… Karanlık hiç sonu gelmeyecekmiş gibi… Sonsuz… Halbuki her şeyin bir sonu var bu kainat için; tek sonsuz olan Yüce Rabbimizin bize armağan ettiği o sonsuz ve akıl almaz güzelliklerle belli bir kural ve kaidelerle yaratılmış kutsal cennet… İşte karanlık kendi içinde tezatlarla dolu bir şey! Karanlığın birden aydınlığa yani nura dönüp yeni bir yaşama kapı açan bir varlık. Hem de ne güzel bir varlık… Harikulade… Korkma! Karanlıktan. Elbet aydınlanır, aydınlanacaktır da senin için, benim için, sizin için, bizim için velhasılı dostlar hepimiz için millet ve ülke için. Haydi, durma karanlığa çak bir kibrit! İçindeki hakiki seni çıkar. Bu evren sana yaratıcından verilmiş bir emanet. Ona iyi sahip çık. Her yönüyle hakkını ver. Özgürsün gökyüzündeki delicesine uçan kuşlar gibi… Vakit çok kısa, zaman bizim için değerlidir. Geçen günleri güzel değerlendirip dolu dolu yaşamak lazım. Her şey maddiyat değildir. Her şey materyalizme bağlı değildir. Hiçbir şey senin özgürce Rabbine ibadet edecek kadar değerli değildir. Durma, silkelen, ayağa kalk ve kendine gel. Kır zincirlerini üzerinde kalıplaşmış kabuklarını. Karanlıktan aydınlığa ancak bu şekilde çıkabilirsin. Yüce Mevlamız, bizleri ve bizim gibi inananları tez zamanda aydınlığa çıkarsın. Her şeyden emin eylesin(Amin).