“Sorgulanmayan hayat yaşanmaya değmez”Sokrates, bu sözü insanlara yüzyıllarönce söylemiş.

İçinde yaşadığımız kentinsosyolojik yapısını ve yaşadığı hayatı kaç kişi oturup sorgulamıştır acabakendi kendine! Ben nerde yaşıyorum, yaşadığım kenti kimler idare ediyor ve benbu hayatın neresindeyim gibi?

Çoğumuz bunun farkında biledeğiliz, çünkü düşünmek analiz etmek pek işimize gelmez. Önümüze ne konulmuşsaveya gözümüzle bakarız olaylara sorgulamaya üşeniriz, öyle de yaşar gideriz.

Gözümüzle düşünüyoruz dedimde, trafikte bile ilerlerken sağ şerit bomboş öndekini takip eder bekleriz.Yaşar gideriz dedim de; Bir yerlerde de hep konuşuruz şikâyet ederiz ama, doğrukarar noktasını da bir türlü tutturamayız.

Bir problemi adresine ulaşıpdile getirmeye üşeniriz. Ne kendimizin farkındayız, nede yaşadığımız kentin! J.Rahsen ‘in dediği gibi ”İnsan kendinin farkında olmadıkça birhiçtir”

Bunun için kendimizden veyaşadığımız sokaktan başlamalıyız ne doğru, ne yanlış diye sorgulamaya! Çünkühayat bize istediklerimizi sunar, öyleyse istemesini niye becer edemiyoruz.Diğer kentler nasıl yapıyor bu bu işi öyleyse bizde bir sosyolojik eksiklik vartoplum olarak.

 Bu kentin çıtasının nerde olmasının bilinci miyok insanımızda! Tarihi yapısı ve coğrafi konumuyla Kahramanmaraş bunu çoktanhak ediyor. İşte yazarların duyarlı insanların, ıstırabı bunun için bir katdaha artıyor, çünkü onlar bu hayatın içinde iyi bir gözlemcidir.

 Neden değişmiyoruz halen, bu şehir bizden birşeyler bekliyor! Değişim insanın görülebilen tek niteliğidir. Gail Sheehy in dediği gibi;”Değişmezsek gelişemeyiz, gelişemiyorsakaslında yaşamıyoruz demektir.”

Bu sebepten gelişmemişkentlerdeki durum insanın değişmezliğine, siyasette ahbap çavuş ilişkilerinebel bağlayan zihniyetlerdir.

   İçinizdenbirilerinin sesini duyar gibi oluyorum; ”Yahuarkadaş gelişim, değişim, sorgulama deyip yazıp durmuşsun, peki bu şehir hiçgelişmedi mi, bizler hiç gelişmedik mi?”

Evet geliştik ama nasıl;  Kentin göbeğine sarı renkli ürkütengörüntüsüyle özel idare binasını kondurmaya,ulaşımda halen sınıfta kalmışsak trafikkazalarının sık sık olduğu çift yönlü daracık caddelerle (Milli Eğitiminönündeki cadde),şehir merkezinde tıkanmış trafikle,10–15 kat binalar yaparakbetonlaşmaya, diyalogların yerini dedikodular almışsa, yöresel kültürümüzeyeteri kadar önem verilmiyorsa, vatandaş derdini anlatamıyorsa vay halimize!

Bir kentin fotoğrafını; şehirplancıları, tarihçileri yazarları, kültür adamları, medyası vb. iyi görürler,bizler bir araya gelip istişare yapabiliyor muyuz?

Kendi alanlarında uzmanlaşmış insanların projelerine,fikirlerine önem veriyor muyuz?  Ahbap çavuş ilişkisi içinde yuvarlanıpgidiyoruz. Daha çok eksiğimizle geliştik diyorsak gelişmişizdir inşallah! Birşeyler hem de çok şey var bu kente eklenecek!

Hayyam ınmısralarından şu dörtlük beni hep etkilemiştir;

“Bir sır daha var, çözdüklerinden başka

 Bir ışık dahavar, bu ışıklardan başka

 Hiçbiryaptığınla yetinme, geç öteye

 Bir şey daha var,bütün yapıtlardan başka”

   Bu kentin ufkunun açılmasını yine bu kentininsanının açacağına inanıyorum. Zadelerin gölgesi ve mutlu bir azınlık, birtarafta derdini anlatamayan suskun insanlar ve bizi seyreden bir kent, iştetablo bu.!.

Bunun içindir ki vizyonuolan, halkıyla diyalog kurabilen seçilmişlere ihtiyacı var bu kentin. Önümüzdebir yerel seçim var yeni yüzler eklenecek siyaset tablosuna, inşallah birfarklılığı yaşarız!  Bu yaşam tarzınınfarkına varmanın önemin de dir bütün mesele.

Dış dünyanın farkına varmak,kendimizin farkına varmak ve diğer insanların farkına varmak. Fark etmedeniletişim kurulmaz, fark etmeden gelişilmez. Bunun için fark etmediğimiz kent tebizim olamaz.

Esnafın sabahleyin kepengininaçılış sesini, dolmuş sırasındaki bekleyen yüzlerin, okuyan çocuğuna para gönderemeyenbabanın ıstırabının farkında olmaktır hayat. Buna benzer memleketmanzaralarının farkında olmalıdır iyi bir siyasetçi.

Mutlu azınlıklar bumanzaraların farkında bile olmazlar zaten, onların farkında olduğu şey olsa,olsa mangal kültürüdür.      

 

Artıksuskunluğumuzu kaldırıyoruz; Bu zamana kadar olur mu diye edebimizden edebi kelimelerleanlatmaya çalıştık memleket meselelerini, pek anlaşılmadık.

Mevlana’mız söylemiş söyleneceği;” Her gün bir yerden göçmek ne iyi! Her gün bir yere konmak ne güzel!Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş! Dünle beraber gitti cancağızım, Ne kadar sözvarsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım!”

 

                                                                                            MUSTAFA ÖNYURT