40. yıla hasretim, neler düşündüm; derken yazmayı özledim. 65’lik ak saçlı yaşımda anılar yazmayı özledim. 1982 yılda Şemdinli Hakkari Günyazı Köyü öğretmeni iken 7 yaşında Kerem’in 18 yaşındaki Elvan ile evli yani karı koca olduğunu duyunca töreye nalet okudum. Bana ikram bir tasta bal getiren Elvan’ın kekili saçın altından bakışı ilgimi çeker, aşkın duyguları beni… İlk olarak sarışın çocuğu özledim.

Aramızdaki uçurumun, kara sevda olmuşunu köyden ayrılırken uzun belikli saçları kekili gözünü kapatan bakışların, ırmak olan gözyaşı, el sallayışını özledim. PKK doğduğu yıllarda Belçika’dan gelen örgüt sorumlusu Halil Kaya öncülüğünde halk mahkemesinde yargılandığım yılları özledim .

Sağ sol görüşleri bir kurşunla ölen öğretmenleri dağlarda yağan karın altında lojmanda 3 metre kalınlığı beyaz kefen sarmış ölümün korkusunu, kar çukura düştüğüm gün, elimden tutup beni hayata döndüren isimsiz iyi yürek delikanlıyı özledim.

Haftalarca kaldığım karanlık geceleri, gözyaşlarımın ırmak oluşu o bacası tütmekte soğuk odamı sigaramın dumanı, radyomun Zeki Müren’ini fakir baykuş gibi zorluğa çınar A.G. öğretmeni özledim.

Dayanamadığım baskıyı, yaşamayı zulüm, istifa eden öğretmenleri özledim. 6 yıl ekmeksiz, aç üşüyen ve dik duran, kimseye boyun eğmeyen yırtık ayakkabılı öğretmenleri özledim.

1989 yılında mesleğe geri dönüşümde Bulanık Yazbaşı Köyü Okulu macerası olan öğretmeni özledim. Köye giderken dolmuş içinde kara gözlüklü cahil insanların bakışlarını özledim.

Okulun kırık kapısını, sınıfın yırtık panosuna yıkık bahçe duvarını taşla dolmuş tuvaletleri, badanasız, sıvasız okulun tamirini 250 öğrenciyi ikiye bölüp çift öğretim yapan fedakar öğretmeni özledim.

Benden önce korkutularak kalp krizinden ölen öğretmeni özledim. Bana yapılanlar!..

Gece elektriği keserek lojman taşlayan pencere cam kapı kıran cahilleri, özledim.

Benim elimde ekmek bıçağı, eşim ve çocukları korumak için arkamda zifiri karanlıkta bahçede bağırarak: adiler, şerefsizler!.. At kişnemesi, ayak sesi ve karanlığı özledim.  

Bıçağı sağa sola savurarak bir yandan eşimi çocuğumu korurken bir yandan sesler kesildiği yapmacık, bir köylü, el feneri tutarak, bekçi elinde silah. "Ne oldu hocam!" alaylı şekilde… Nalet olsun!.. Bizi kandıran muhtarı özledim.

Hikaye uzun… Köy öğretmeninin kalp krizinden ölümünü ün yapmış… Lojmanda ölümü bulmak hoş olurmuş, vahşi köpek salma, gece kambur yüzü yanık, deli gezdirme, çıkarma öğretmenin korkudan ölsün!.. Taktiği uygulanışını özledim.

PKK emretmiş, taktiksel taciz... 2 yıl sonra bir de cahil genç, ot küreği ile bana saldırdığı günü…

Üzerine korkmadan yürüdüğüm günü özledim.

Adımın “Cesur Yürek” olduğunu, belimde silah!.. Görev yaptığım… Sonra bu bizden, demeye başladıkları günleri özledim.

Köy halkının sevdiği, kolladığı, koruduğu acıları özledim. Gerçek olayları, yaşam savaşını özledim. Köy meydanında belinde silah, futbolda maçı da öğretmen hakem olur genelde, berabere biten maçı Coni aşiretinin kazanmasını, özledim.

Ertesi gün okuldan giden ve eve çekilen çocukları… Hava gergin, döğüş yahut savaş çıkacak anladım. Köyün evleri tutulmuş, silahlar çekilmiş. Ateş emrini bekleyen kovboylar gibi savaş başlamadan okulu kapatıp, lojmana gidip çocukları sipere çekince, savaş tam 5 ile 6 saat sürmesini okulun duvarları mermiden eleğe dönüşü özledim.

Coni aşiret ile Aho aşireti ölü yaralı olmadan imam ve benim bağırmaya başlamamla son buluşu, bir hafta okulun tatil oluşunu özledim.

Doğuda Muş’u bulanık Yazbaşı Köyü, Teksas’ı özledim. Tatil dönüşü 4 ölü, sekiz yaralı haberlerden öğrendiğim köyü özledim. “Öğretmen” ne demek? Emeğini bilen toplumu özledim. Öğretmenliğimdeki 36 yılımı bir gururla özledim.

(Emekli İlkokul Öğretmeni Ahmet GÜLGÖSTEREN)