Kalabalıkların arasından büyük bir heyecan ve coşkuyla sıyrılarak içeriye girdi. Aklından acaba var mıdır? diye kendi kendine söylendi. Çünkü bu fırsatı bir daha kaçıramazdı. Önceki dönemde konum gereği müsait olmadığı için bu tarihi fırsatı kaçırmıştı. Ama bu sefer asla olmamalıydı, diyerek yoluna devam etti. Hemen yanı başında bulunduğu mekanın bir haritasını yani yerleşim planını gördü. Hemen görevlilerden rica ederek aldı ve gelişi güzel bir göz gezdirdi. Fakat aradığını tam anlamıyla bulamamıştı. Birçok yayın vardı, acaba hangisinde bulabilirdi ki!

Hiç vakit kaybetmeden sağ baştan dolaşmaya başladı. Gözleri adeta bir kartal gibi dört bir tarafı tetkik ediyordu. Ne yazık ki aradığını hala bulamamıştı. Ancak şu da bir gerçek ki tabiri caiz ise kokusunu alıyordu. Hedefe çok yakın duruyordu. Hissediyordu, bir an için maziye dönüverdi yıl 1987’ydi. Nurdan öğretmeni sen heceyi daha sökemedin sana hikaye kitabı yok, demişti. Dün gibi aklındaydı bu cümleler… Kulakları çınlıyordu. Sana hikaye kitabı yok! diye…

Evet, şu bir hakikat ki heceyi sökememişti ama okumayı da çok arzuluyordu. Ne pahasına olursa olsun bu kitabı okumalıydı… İçindeki bu kitap okuma aşkını, hevesini doyurmalıydı. Artık dayanamıyordu. Elinden geldiğince hecelemeye çalışıyordu. Heyhat ne fayda olmuyordu. Zorlanıyordu okumada… Her şeye rağmen istekliydi, azimliydi ve inatçıydı. Olacak, diyordu içinden; mutlaka sonunda bu heceyi sökeceğim ve sevdiğim o kitabı okuyacağım tadını çıkararak, diyordu.

Nihayetinde okullar tatile girdi. Ailesi ise kendisini heceyi sökmesi için bu yazı boş geçirmemesi için Mersin’deki kuzeninin yanı göndermeyi planlıyordu. Hem tatilini yapar hem de bu eksiğini gidermiş olurdu. Boşuna dememişler tebdil-i mekanda sıhhat vardır diye. Bu vesileyle belki heceyi sökebilirdi. Nihayetinde beklenen an geldi, meyve olgunlaşmıştı, artık meyve vermeye başlamıştı. Heceyi sökmüştü, artık okuyabiliyordu kekeleyerek de olsa…

Okulun açılmasını büyük bir heyecanla bekliyordu. Çünkü öğretmeninden o sevdiği hikaye kitabını isteyip büyük bir aşk ve şevkle okuyacak içindeki deli dolu esen rüzgarı dindirecekti. Arkadaşları o zamanlar hikaye kitabını çok rahat okurlarken kendisi bakakalmıştı ve içinden kendisi de istiyordu ama bırak okumayı eline bile alamamıştı. Hiç olmazsa eline alsaydı belki hevesi geçer yahut biraz olsun heyacanını bastırabilirdi kim bilir.

Ders zili çalıyordu. Can havliyle merdivenleri üç beş basamak birden çıkarak öğretmeninin yanına koştu. Öğretmenim, ben heceyi söktüm. Bana da o hikaye kitabını verebilirsiniz diyordu… Diyordu, demesine lakin öğretmeni şaşkınlık içerisinde bir anlam veremeyerek, göreceğiz bakalım sınıfta ne kadar biliyorsun! diyerek içeri geçti. Sınıfa girince öğretmeni önüne sağı solu yırtık ve hatta dikişleri yerinden sökülmüş ve yerine siyah bir iplikle üstün körü dikilerek çok aşınmış ve berbat bir şekilde olan kendisinin çok arzuladığı o hikaye kitabını vermişti. Ancak kendisi bu menfi yanını görmezden gelerek sanki yolda altın bulmuşçasına sevinerek öğretmenin elinden alarak bir güzel sayfayı çevirip hızlı bir şekilde okumaya başlamıştı. Başta öğretmeni ve arkadaşları olmak üzere herkes büyük bir şaşkınlık içerisinde kendisini dinliyorlardı. Gerçekten bu olağanüstü bir durumdu.

Herkes sus pus olmuş, ağızları açık kalmıştı. Yakın olan arkadaşları ise sevinçlerinden ağızları kulaklarına varmıştı. Yaşa, var ol! diyerek sevinçlerini alkışlarla gizleyememişlerdi. Öğretmeni ise kendine

gelerek hiçbir şey olmamış gibi neyse canım al bunu artık okursun, dikkat et başına herhangi bir şey gelmesin yoksa parasını ödersin diyerek, dersine geçti.

Okul çıkışı büyük bir coşkuyla, neşeyle güle oynaya evin yolunu tuttu ve akşam olunca babasına başından geçenleri tek tek anlattı. Babası ise bu kitabın çok yıpranmış olduğunu kendisine yenisini alacağını ve hatta bu kitabı sobada yakacağını söylemişti. Fakat kendisi buna hiç tereddüt etmeden olmaz baba! Olamaz, mümkün değil, diyerek çıkıştı. Bu benim için çok önemli, manevi bir değeri var, ben bu kitaba ulaşabilmek için çok büyük uğraşlar ve mücadeleler verdim, diyerek. Kitabın sobaya atılmasına engel olarak içinden derin bir oh çekti.

Ertesi günü bu hikayeyi öğretmenine anlattığında ise öğretmeni bu duruma çok sevinmiş ve duygulanmıştı. Kendisini bağrına basarak. Aferin sana, sen gerçekten kitap kurdusun ve kitapları çok seviyorsun diyerek, bu hikayeyi, yıllarca her önüne gelene anlatarak sevincini paylaşmıştı.

İşte burada aradığım kitap! Cin Ali’nin okuma kitabı işte serisi, hepsi burada… buyurun efendim hoş geldiniz, nasıl yardımcı olabilirim? Lütfen bir set verir misiniz Cin Ali’nin kitaplarından… Hay hay efendim buyurunuz.

Kim bilebilirdi ki benim bu kadar kitap aşığı,kitap kurdu, olacağımı, hatta bir edebiyatçı ve hatta yazar olacağımı… Kim bilebilirdi ki…