İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği düşünmesidir.

Düşünme mekanizmasını besleyen ise okumaktır.

Her gün bir şeyler okumaya, öğrenmeye niyetli olmamız lâzım.

Fakat biz Allah´ın ilk emri “Oku!”yu maalesef “Diploma al!” olarak anlamışız ve bunun bedelini ödüyoruz.

Aslında okumak, rahmetli Aliyaİzzetbegoviç´in de söylediği gibi "özgürlüğe uçmaktır.”

Evet, bizde umut ediyoruz ki, okumak özgür insanların, özgür insanlar; adalet, merhamet ve kardeşliğin hâkim olduğu toplumların ve bu da huzur dolu bir dünyanın habercisi olacaktır.

İnsan; değişmek, gelişmek, yaratılış sebebinin ve hayatının asıl amacına ulaşmak için okumalıdır. Çünkü bilinçli insan ayakları yere sağlam basan, kendisinin ve toplumunun dertlerinin farkında olan insandır. İşte okumak bireyde bu bilinci, bu ruhu oluşturan en önemli yoldur.

Kafka ise “İnsanı ısıran kitaplar okumalıyız; çünkü okuduğumuz kitap bir yumruk indirerek bizi uyarmıyorsa, işe yaramaz” diyerek; okuyacağımız kitapları iyi seçmemiz gerektiğini, zamanın süzgecinden geçen, doğru, yararlı, eleştirisi yapılmış kitaplar olmalıdır, diyor.

Bir de artık toplumda klişe haline gelmiş olan “boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz” sorusuna verilen “kitap okuyorum” cevabı, bizlerde ne yazık ki okumak sanki boş zaman işiymiş gibi çok vahim bir anlayış oluşturmuş. Hâlbuki boş zamanlarda kitap okunmaz, kitap okumak için zaman ayrılır.

Yani okuma hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olmalıdır.

Nasıl ki bedenimizin fizyolojik ihtiyacı olan gıdaları, havayı, güneşi alma ihtiyacı varsa, aynı zamanda ruhumuzun da açlığını gidermemiz lazımdır ki, bunun içinde en önemli gıdalardan biri şüphesiz okumaktır. Bilgi ve bilişim çağında yaşıyoruz.

Başarının en önemli kaynağı da bilgidir.

Bilgi ise güçtür.

Başarılı insanlar, ömürlerinin büyük bir kısmını okuyarak geçirmişlerdir.

Hayatta başarılı ve mutlu olmak için okuma alışkanlığı edinmemiz gerekir.

Herkes bakar ama herkes göremez.

Görenler neyi / niçin / nasıl görür? Göremeyenlerin önünde ki perde ne? Niçin göremez?

Görmek için bakmak yeterli değil midir?

Fiziki körlük değil elbette benim kastettiğim, asıl konu bakıp da görememe sorunu.

İnsanı kör eden şey gözdeki boşluk mu yoksa beyindeki boşluk mu?

Eğer tek körlük gözdeki boşluktan kaynaklansaydı insanlık bu kadar acı çeker miydi?

Koyun sürüsüne dönüştürülebilir miydi insanlık?

Her geçen gün biraz daha ölüyoruz, okumayı bıraktıkça ölüyoruz.

Bilgiyle şahlanmayan toplumların sonu hüsrandır.

Büyük devlet, büyük millet olmak için bilgili, bilinçli bir toplum olmak zorundayız.

Tarih şahittir ki bilgiye hâkim olan dünyaya hâkim olmuştur.

Kitap bilgi, bilgi hayattır. Ciğerleriniz için oksijen ne kadar önemliyse beynimiz içinde bilgi o kadar önemlidir. Hatta beyni bilgisiz bırakmak daha çok acı verir insana.

Oksijensiz kalan insan kısa sürede can verir.

Ama bilgisizliğin bir toplumu ne kadar olumsuz etkilediğini yaşadıklarımız bize öğretiyor.

Bilgisizlik yavaş yavaş öldürür.

Uzun ve sürekli çekilen acılar, kısa ve ani acılardan daha fazla sıkıntı verir insana.

Ayrıca okumak gaye değil, araç olmalı.

Okumanın sonunda insan bilgi edinmeli, faydalı şeyler öğrenmelidir.

Okuduğumuz metin tarih ise günümüze ışık tutmalı; ahlak kitabı okuyorsak davranışlarımız düzelmeli. Okuduğumuz bilgilerden faydalanmalıyız ve onları hayatımızda uygulamalıyız; aksi halde, marangozluk kitabı okuduğu halde hiçbir şey yapamayan adama benzeriz.

Daima okuyan, kendini geliştiren ve okuduğunu uygulayabilen bir toplum olabilme dileğiyle…